18 Ekim 2008 Cumartesi

Fenerbahçe yedek kulübesi


Ve Volkan Babacan

Özlü sözler

Analiz etmek tercüme yapıp, kesip yapıştırmak değildir. Analiz etmek "çözümlemek"tir. Anlamı ve niteliği anlaşılamayan bir konuyu açıkladıktan sonra sonuca bağlamak, tahlil etmek, analiz etmek'tir. Anlamını açıklamak için TDK'dan kopyala yapıştır yapılmıştır.

Şortlara reklam


Bu sene TSL'de bir ilk gerçekleşti ve TFF'nin izniyle şortlara reklam alınmaya başlandı. Bunun ilk uygulayıcısı da Antalyaspor oldu. Takipçisi Kocaelispor. Ben reklam vereceğim de Kocaelisporlu futbolcular formalar fora gezecek. Var mı böyle bir şey ya. Semavi ve Taner Gülleri'nin formalar şortların dışında. E o zaman ben neden şorta reklam verdim ki. Sanki "abi şortun kıçında reklam mı olur" bari biz kapatalım da rezil olmayalım der gibi Kocaelili futbolcular. Al bir komedi daha. Batıyor bana...Yazmasam olmaz, yazsam maç bitiyor. O yüzden ne yapacaksın? Bizim ülkede şorta değil formanın arkasındaki numaranın altına alacaksın reklamı...

Dakikalar geçmiyor ki


Dakikalar geçmiyor ki güler misin ağlar mısın serimize yeni bir kahraman eklenmesin değerli blog okuyucuları. Semavi. Uğur Boral kendini yere bırakır ama kart ağırdır. Semavi hakemden kart ister. Hakem de hay hay der ve Semavi'ye kartı gösterir. Eğlencelik olmaya başladı

Tam da bunu demek istedik


Kocaeli-Fener maçının devre arası. Tam da bunu demek istemiştik. İlk yarı 4 sarı kart var. İlk 2'si tam evlere şenlik. Korner kullanılıyor. Tolga Seyhan ve Lugano birbirini çekip duruyor. Hakem uyarıyor. Sonra yine devam ediyorlar ve hakem karşılıklı kartları çekiyor. Güler misin ağlar mısın? Hakem bu akşam 2 defans oyuncusu Pepe ve Ujfalusi'yi uyaracak benzer şekilde... sonra devam edecekler ve karşılıklı kartı yiyecekler. Shuster kafayı koymasa Aguirre kafayı koyar birine. Sonra Alex'in kartı...İtiraz. Semih'in tamamdır. Sarı kartın ağa babası. Bunu demek istiyoruz işte. Şimdi bekliyorum ki aynı pozisyondan Bülent Yıldırım ikisini de atsın. İkisi de rahatlasın. Bu kadar basit mi bu iş yahu?

Toplam Kalite


EPL’de şimdiye kadar 7 haftada 138 maç oynanmış. 10 kırmızı, 189 sarı kart var. 0,072 kırmızı 1,3695 sarı maç başı ortalamaları. TSL’de ise şimdiye kadar oynanan maç sayısı 108. Tam 22 kırmızı, 211 de sarı kart var. 0,2037 kırmızı,1,9537 sarı maç başı. Geçen 6 haftada kırmızı kart görmeyen takım sayımız sadece 5. Hatta Antalya 6 haftada 22 sarı kart görmeyi başarmış. Belediye, Antep ve Ankaragücü’nün kırmızılarını topladığın zaman zaten 9 yapıyor. Adamların liginde şu an 10 kırmızı var. Geçen sezonu TSL 59 kırmızı ve 1390 sarı ile kapatmış. Geçen sezon 59 kırmızı var, bu sezonun ilk 6 haftasında ise 22. Böyle gidersek 124’leri 125’leri buluruz. Sarı kartlarda ise düşme var. Geçen sezonun ilk 6 haftasında 10 kırmızı 290 sarı kart varmış. Şimdi ise sırasıyla 22 ve 211’deyiz. Sarı azalıyor, kırmızı artıyor. Yine geçen sezonun sarı kartlarına bakarsa 1390 sarı kartın 232’si itiraz. 77’si ise oyunu geciktirme. Çakallık girişimleri diyelim. Birileri de profesyonellik der başka bir posta konu olur. 10’u ise baraj metrajında hakemle anlaşamamaktan. Bunlardan biri de gidiyor istatistik hanesine “oyun kurallarını ikinci kez ihlal ederse” diye işleniyor. Açılmadın ya da itiraz ettin sonra ikili mücadeleden şut. Hep eninde sonunda “toplam kaliteden” söz ediyoruz ya sürekli yine maalesef aynı noktaya geliyoruz. Sadece EPL tabi ki kıstas değil. Ama sarı kartların %25’e yakını “ikili mücadeleden" değil. Hakemlerimiz ise tam FIFA’cı. Talimat neyi gerektiyorsa anında uygulamaktalar. EPL’de adamların ortaya masaya koyup hakemle pozisyonu tartışmadıkları kalıyor bir tek. Ayaküstü oluyor yani masada değil. Hakem sarı kart gösterecekse bir gazını alıyor futbolcunun, açıklamasını yapıyor daha sonra da nazik bir şekilde çekiyor kartını. Biz de ise adama potansiyel kırmızı kart görecek adam gibi yaklaşılıp ağzının içine carrrttttttt diye sokuluyor o kart. Futbolcu bu sefer daha da fazla agresifleşiyor. EPL’de FIFA’ya bağlıysa orada FIFA’nın kuralları daha farklı herhalde. Kolay kart görüyoruz hem de çok kolay. İnanın ikili mücadelelerden dolayı görülen kartları bir tarafa koyuyorum. Hadi başım üstüne. Ama hala bir adam gol atıp formasını çıkarıyorsa, ya da hekeme gözlük yapıyorsa ya da yan hakeme “akıllı ol” diyorsa işini gücünü bırakıp başka yerleri çalışıyordur. Hakemlerimize gelirsek. İtiraz kısımlarını bir kenara koyarsak. Bazı ikili mücadele pozisyonlarında o kadar basit kartlar çıkarıyorlar ki futbolcu 15. dakikadan sonra sahada etliye sütlüye karışmıyor ya da karışamıyor. Diyoruz ya sürekli “toplam kalite”, dediğimiz yere dönüp geliyoruz bir nevi. Bu kadar kartla, hangi oyun kalitesinden bahsedeceğiz? Artık biz de şu kartlara ceza olayını oturup adamakıllı konuşmamız lazım. Adamlar birbirini çekiyor, yani kasıtlı bir sertlik yok. Pozisyon da hafif. İkisine de sarı. Sen ve sen. Sonra o adamlardan performans bekle. Bak gene toplam kaliteye döndük geldik. Ne sadece futbolcuya ne de sadece hakemlere yükleyebiliriz bu sorumluluğu. Bu kadar kartla da futbolu daha az konuşmaya devam ederiz. Futbol yoksa sahada ne konuşacaksın ki?