I go to 200, 300 hikayesi ile bağlantılı aslında. Sonuçta bu da İngilizcenin ipnelikleri. Çocuğa bir lakap taktı aynen yapıştı. Adam 30 yaşına geldi kahvede oturan adam bile adıyla hitap etmiyor çocuğa. Herhangi bir yerde "nerelisin"in cevabı Trakya olduğunda "ooo üjjjj bejjjj" gibi bir ekleme gelir hemen arkasından. Ayar eder adamı. Tamam bizim oralarda Cemil Aga'ya Jemil Aga diyenler de yok değil ama bu "j" jargonu boku çıkmış bir jargon değildir. Bir de "h" leri yutma ya da gereksiz yerlerde ekleme durumları vardı ki bu da "çok geniş kitlelere yayılmamıştır" hani. Ha zabıta Nevzat Belediye hoparlörlerinden başladığı zaman dinlerdik " dın dın dın... Avsa Belediye Başkanlığından. Epinize ayırlı işler ayırlı günler dilerim. (Sanki Belediye Başkanı) Top saasının arkasında bulunan Ayvan Pazarı pazar yerinin arkasına taşınmış olup itiyaç saiplerine önemle duyurulur." orası ayrı. Ama madem bir genelleme yapacaksın "nabuysun"u daha değişik ifadelerle kullansan daha makbule geçer. "Yirre, bree" falan. Neyse ders İngilizce? (biraz yazdıklarımızla çelişeceğiz ama idare edin) Tamer'e diyor ki "bak oğlum hav meni diyeceksin?" Yok abi çocuk diyemiyor. Av meni. Sayılan, sayılamayan, süt sayılmaz mı, bir süt, iki süt davalarına hiç girmeyelim oralara gelemiyoruz daha? Be adam anla işte çocuğun dili dönmüyor sanki zik.... sınıfında herkes Londra aksanı ile "I tfink" diyor. Ay tink bitti gitti. Yok yakaladı ya uğraşıyor çocukla. Sen bu kafayla "av maçlara" geçemezsin bırak sınıfı geçmeyi falan. Çocuğun adı "av meni" kaldı.
_Tamer Av maçlar daa zor diyolar lan?
_Ebenizi s... olum epinizin.
_Vo haaaaaaa, yürü lan kızdı.