24 Ocak 2009 Cumartesi

Solun Baskısı?


Sol ya da sağ ayağını kullanan bir oyuncu topu çizgiden içeri aldığı zaman destek ayağı sorunluysa sıkıntılar da başlar. Hele baskıyı yemişse "ne bok yiyecem ben şimdi pozisyonunda yengeç yengeç gitmeye başlar". Burada eğer bu oyuncunun destek ayağı tahta ise yapacağı şey sahayı harmanlayıp sol ya da sağ ayağının içiyle sahayı enlemesine kesen toplar atmaktır. Akıllı orta saha ya da defans oyuncusu bu hataya zorlanmış oyuncunun o ayak tarafını kapatır ki "Uğur Boral'a yapılanlar" dersem kafanızda daha iyi netleşecektir durum. Ya da böyle bir durumda sol ya da sağ ayağın dışı raket gibi olacak ki küt diye istediğin yere topu atabilesin. Alex'in, Hagi'nin, Sergen'in Televole'lerde potaya ayakla basket atmaları beni şaşırtmaz. Ya da Hagi'nin çizginin aut çizgisinin gerisinden idmanda goller atması. Ama bu adamlarda önemli bir başka özellik daha var. Bu adamların sağ ayakları tahta değil. Sola, sağa, geriye ve ileriye sıkıştıkları durumlarda 15 metre 20 metre sağ ayaklarıyla pas atabilecek kapasitede bu adamlar. Bu sebeple zaten top ayaklarına daha fazla yakışıyor. Baskıyı gördüklerinde bu kadar rahat olmalarının sebeplerinden bir tanesi de bu. Uğur Boral için en mutlu olduğu an önüne atılan topa attığı depardır. Ne yapacağını biliyor çünkü. Ama o topu Sevilla maçındaki gibi çektiği zaman kafasında dürtüler başlıyor. Bir daha sola çekse dert, sağ ayağıyla içeri kesse kendine güveni yok. Ya tutarsa ya Allah deyip onsekize sallıyor topu. Bazen de işe yaramıyor değil hani. İlker Yağcıoğlu topu ayağının altından kaçırmasaydı, Uche Beşiktaş'a o golü atmasaydı, İlker'in top tekniği yüksek olsaydı. Prekazi top sağ ayağına gelse dahi sol ayağını 1 metre açar ve sol ayağının dışını topa koyardı. "Ulan sağ ayağının içiyle 40 cm falso verecen bu ne işkence dedirtirdi bizim oraların çocuğu"Hagi, Sergen ve Alex benim için neden özeldire gelirsek. El ve ayağım soldur. Yıllarca sağ ayağımı geliştirmeye çalıştım ama bir arpa boyu yol gidemedim. Hala tahtadır. El keza. Sol çok baskındır. Ve şu bir gerçektir ki sol ayağı anadili olan bir oyuncunun sağ ayağını geliştirmesi sağ ayağı anadili olan bir oyuncunun sol ayağını geliştirmesinden daha zordur. O sol ayak da sağ ayaktan daha etkildir orası da ayrı. İşte bu zorluğu aşan adamlardır Alex, Hagi ve Sergen. Özeldirler. Benim gözümde özel olmalarının asıl sebebi sol ayakla yaptıkları değildir. E solaktır yapar yani.

JC


JCarragher bir gün Everton'a gitse ve "ben küçükkene Everton'u tutardım" dese. Kimse yadırgamaz herhelde. Ne zaman ben küçükken aslında diye başlayan bir transfer sonrası cümle duysam aklıma JC gelir. Juve forması altında boynundaki Fiorentina kaşkolunu hiç unutmayacağım Roberto Baggio. Keep Walking. JC Kaka transferi ile ilgili mevzuya dahil olmuş, iyi de etmiş. "If I were a Man City fan I'd rather buy four or five players for that money. I think Man City need to become a top-six club first." Zaten farklı bir şey de yapmıyor City ama 6 ay sonra sözleşmesi bitecek adama "vatan yahut silistre" diyerek saldırıyor. Müşteri City olmasaydı o 3 transfer kaça biterdi o da ayrı bir konu. Devam ediyor JC Maybe what Everton are now. If you read what Mark Hughes is trying to do, it looks like the right way. Maybe they're trying to jump too many levels at once. That's what football is: you want it now. You don't want to wait, do you?" Ufaktan Everton'a da ayar vermiş. "Tüylenmeden uçmak olmaz" diye söylenen söz herhalde City için söylenmiş. City almak mı istemiyor yoksa hem para harcamıyorum hem de dünya benden bahsediyor mu diyor anlamadım. Yoksa normalde 10 lira daha ucuza alabileceğin adamlara fazla para vermekse dert City'nin yaptığı yanlış değil. Hamama giren biraz da terleyecek. Kimsenin yahu bu adamlara City'nin ne ihtiyacı vardı dediği yok. Bu Bellamy de olsa. Ne zaman ki Hughes gider işte o zaman kesenin ağzı sonuna kadar açılır gibi geliyor bana.