Lincoln psikolojisi üzerine kalem sallamak kimseyi haklı çıkarmayacaktır. O psikolojiyi farklı açılardan yaşayan biri olarak bir iki kelam etmek istedim sadece. Bu konu biraz nereden tutacağınıza bağlı. Lincoln’ün beynini açıp "sen o an neler düşünüyorduna bakma" gibi bir şansımız yok. Ama ne düşündüğü belli. İşi …….vurmuş durumda Lincoln. Zor bir maçın psikolojik rahatlamasını kendi karakteri ile örtüştürmüş durumda. Ben Lincoln olsam yapar mıydım? Yapmazdım. Neden? O zaman maçtan önce “her takımın gücüne saygımız var demek anlamsız olurdu” bana. Prekazi ve Kovacevic’in 4-3’lük Fener maçında sırasıyla röveşata yapmalarını aklıma getirdi Lincoln. Sahadaki şovu Galatasaray mağlupken yapsan “havan kime güzelim” derler, Galatasaray galipken ise “rakibe saygısızlık” olur bunun adı. Sıkıntı biraz da Hacettepeli oyuncuların bu maçı alabileceklerine dair ışığı görmüş olmaları kırmızı kart gelinceye kadar. Böyle aymaz bir Galatasaray’ı bir daha ne zaman bulursun ki? Ya da kendi kendinin ipini nasıl çekersin? Lig başlamadan önce sıfır yazdığın maçı kazanmanın direğinden dönüyorsun. Hem de kendi kendi yakıyorsun. Sonra da birileri sahada çalıyor ve oynuyor? O an ne düşünürsün? Sinirin zaten tepende. Lincoln o hareketleri maç berabere iken yapar mıydı? Yapmazdı. Dünyanın her liginde rakip takım bunu küfür olarak algılar. Ama git adama geçir değil ki Erman kardeşim bunun yansıması. Basarsın delikanlı gibi, topunu kapmaya çalışırsın. Kendine daha fazla küfür ettirmezsin. Sahada o an görevini yapmayan bir hakem yok ki sen racon kesiyorsun. Neden sektiriyorsun topu Lincoln’cüğüm al sana sarı mı diyecek hakem. Herkes Miroğlu memleketimde. Delikanlılığın tanımını herkes kendi sözlüğünden okuyor.