9 Ocak 2009 Cuma

Kimden Korkarsın?

Okumuşun cahilinden korkarım. Çıplak cahile göre daha tehlikelidir gözümde. Daha dik kafalı ve "benim bildiğim doğru en doğrudur" zihniyetiyle hareket eder bu takım. Yazmak bugüne nasip oldu, geç kaldık. Ne idüğü belli olmayan bir anket yapılmış. Okumuş cahillere sormuşlar. Okumuş cahiller de "evet 10 yıl sonra insanlar bilgi ihtiyaçlarının %80'ini blog sitelerinden sağlayacak. Buna inanıyorum" demiş. Fatih Altaylı Sabah'ın başına geçtiğinde bazı açıklamalar yapmıştı. Beğenirsin beğenmezsin ama güzel sözlerdi. Uygularsın uygulayamazsın ama kulağa hoş geliyordu. "Bazı köşe yazarları ile yollarımızı ayıracağız. Dünyada bu kadar çok köşe yazarının bir gazetede toplandığı başka bir ülke yok. İyi muhabirlerin şartlarını iyileştireceğiz. Muhabir sayısını arttıracağız. Cepheden bildireceğiz falan" G... ıslatmadan balık tutulmaz, ayakkabılar çamurlanmadan mal satılmaz sözlerini çoğaltırız. Şimdi en tepedeki bilgi ihtiyacı kısmına geri dönüş yapalım. Çoğu zaman çevirisini yapıyoruz bir küçük bukle ekleyip "kaydı yayınla" diyoruz. Çoğu zaman alıyoruz "google"dan dataları çekip allayıp pullayıp "kaydı yayınla" diyoruz. Blog yazarının yapması gereken şeyi yapıyoruz aslında. Kötü bir şey yapmıyoruz. Sen, ben, o hepimiz. Ama tutup da ben artık x, y ve z gazetelerini okumuyorum, dergi almıyorum, bloglar beni doyuruyor demek bize doğru akan bilginin kaynağına hakarettir. Doymak değil, obezitedir. Bilmem hangi futbolcunun karısı kime ne demişi "google"dan öğrenirsin ama onu da mecrasına ileten bir muhabirdir. Birileri tepeden gelir gazeteye yazı yazar ve ben "köşe yazarıyım" der. Doğrudur. Köşesinde yazar. Güzel de yazar. Ama gazeteci değildir. Birileri de "balık tutmak için g... ıslatır". Şırrak diye yapıştırır soruyu. Araştırır. Bizim durumumuz muhabiri olmayan bir haber kanalı formatı. Muhabirimiz google. Muhabiri iyi olan, cephede olan, sorgulayan, kas değil refleks yapar. Yazın bir kenara.