22 Ocak 2009 Perşembe

Gına ve Arşavin Transferi

Bir zamanlar Anelka, Adriano olmadı Fazlı replikleri dolanıp dururdu Fener için. Hızlı koşan atın ve dilinde olanın şeklinde başlayan transfer söylentileri Bridge, Bellamy ve De Jonk'la devam etti. Bu 3 adama toplamda 35 m'ye yakın para saydı City. Büyük para. Hele devre arası için. Hem de bu devirde. Hayırlısı olsun. Bellamy Robinho'yu paspas yaparsa tadından yenmez o görüntüler. Herkes City'den bombalar beklerken aslında amaçları ile en fazla örtüşmeyen kulüp kıvamına gelen Arsenal galiba bombayı patlatıyor. Fabregas'ın da yokluğu Wenger'i hepten karanlık düşüncelere sevketmiş durumda ki Arşavin'i ısrarla istiyor. Açık açık bitirin işi demiş daha ne desin adam. Zaten Wenger hiçbir zaman istemiyorum demedi ki o paraya olmaz bu iş dedi. 12 ila 15 m. arası bir paraya bu iş bitecek herhalde. City'nin bol kepçelerinden daha anlamlı bir alışveriş olur. Tabi yukarıdaki meblağa bu iş biterse. Rosicky Mart'ta geliyor gelmesine ama ne fayda sağlayacağı tam bir muamma. Rosicky, Eduardo ve Walcott'un yoklukları bir yere kadardı ama özellikle gol yollarında EPL'de asist kralı olan bir adamın olmayışı kaptanımız gitti tüh tüh yakınmalarından daha önemli. Bu orta sahaya takviye lazım. Arşavin harici takviye lazım. Hatta bu orta sahanın problemi ne dersiniz ısıracak dişlerinin yeterince keskin ve sert olmaması deriz.

Kanun Yapmak mı Uygulamak mı?

TFF Levent Bıçakçı başkanlığındaki 2005 yılının Temmuz ayında "Türkiye'de Futbol Algısı" isimli bir araştırma yaptırmıştı. 30 ilde 1223 kişiyle görüşüldü. Bu araştırmaya katılan 1223 kişinin %40'ının futbol deyince "şike ve şiddet" i hatırlıyor. Bir güruh vardır ve bu güruh sürekli yurtdışındaki uygulamalardan örnekler verir durur. Söylediklerinin özeti orada öyle burada neden böyleden başka birşey değildir. Ortaya ne somut bir şey koyarlar ne de yurtdışındaki başarılı bir sistemi revizyonlarla bize uyarlamayı düşünürler. Sadece örnek verirler. Bu örnek veren arkadaşlar Fenerbahçe Stadı'na doğru yürürken ellerindeki boş paketi yere atarlar ama Emirates'e yürürken çöp kovası ararlar. Yine bu ankete katılan arkadaşlarımızın %55'i medyayı inandırıcı bulmuyor. Siz buluyor musunuz diye ben size sorayım? Fener yensin de daha çok gazete satalım ya da Fener yenilsin de akşama "Haykıracak nefesim kalmasa bile" belgeseli patlatalım zihniyeti beyinleri kurcaladıkça...Bu ülkenin 28 Nisan 2004 tarihinde kabul edilen "Sporda Şiddet Kanunu"var. 33 maddelik ve "Bu kanunu bakanlar kurulu yürütür" diye biten bir kanundur. Bu kanunun 16. maddesi şöyle der
"MADDE 16. - Spor müsabakalarını canlı olarak yayınlayan yayın kuruluşu ile diğer yazılı ve görsel yayın kuruluşları, bu kanunun amacına aykırı nitelikteki afiş, pankart, söz, fiil ve davranışları yayınlayamaz. Canlı yayın halinde vuku bulan yasak söz, fiil ve davranışlar, haber amaçlı da olsa birden fazla yayınlanamaz. Basın ve yayın organları; söz, yazı veya davranışlarla spor kulüplerini, taraftarlarını, spor adamlarını şiddete, kulüpler arası husumete veya suça teşvik edici eylem ve davranışlarda bulunamaz, eleştiri amacı dışında aşağılayıcı yorum veya haber yayınlayamaz."

Yine aynı kanunun 11. maddesinde "ben stadyuma sokulmaması gereken maddeleri belirlerdim. Bunları sokarsan 750 TL para cezası ve 4 ay hak mahrumiyeti alırsın. Yine sokarsan 2.500 TL sana ceza keserim ve hak mahrumiyetin 8 ay olur" diyor. Hamidiye kaynak sularının Galatasaray'a sponsor olduğu maçtaki trübnlerden kaç kişi ceza aldı? Galatasaray ne ceza aldı? Galatasaray'a verilen ceza tek taraflı ceza değil mi?

Kanun yapmak inanın hiç zor değil. Bu ülkenin beyinleri bu kanunun alasını yapar. Ne zaman bu kanun muhabbeti açılsa Atatürk ve İnönü arasında geçen Medeni Kanun muhabbeti aklıma gelir. Neyse. Yapar yapmasına da biz bu kanunları uygulamayız. Kanunu irdelemem haddimi aşar. Ama yukarıda verdiğim örneklerden anlatmaya çalıştığım şey şudur. Madem adam gibi uygulamayacağız o zaman neden kanun çıkarıyoruz.