19 Kasım 2008 Çarşamba

Efsane Tezahüratlar


Milli maçlar okunurken efsane tezahüratı girelim dedik Avustuya maçının anısına. Şşşşt şşşşt Lindenberger. Şşşşt şşşşt Lindenberger.Şşşşt şşşşt Lindenberger. Rıdvan'ın o gün kafa ile attığı gole ek olarak bir de jübilesinde kafayla golü var. Başka var mı, bilmiyorum...Bir de Ravelli Ravelli Fuck You Fuck You Ravelli var ki melodisiyle söylenince tadından yenmiyor. Emre Aşık ne yüklenmişti be. Oğuz da Sergen'e ne ters top attıydı. O günün sabahında dayımla maçı konuşuyorduk. İyi güzel de biz Milli Takım olarak hiç büyük kazanamıyoruz ki demiştim. Bugün kazanacağız demişti. Kazandık...

Akademi Lig?


Akademi Lig için bazı araştırmalar yaparken Ali Okancı’nın yazısına rastladım ki buradan ulaşabilirsiniz. Bizim Coca Cola Akademi Lig’imizin statüsü’nün 1. maddesi şöyle diyor. “TSL, Bank Asya, 2. Lig, 3. Lig ve amatör liglerde tescilli futbol takımları bulunan kulüplerin genç Oyuncularını geliştirmek ve Genç Milli Takım kadrolarına yetenek seviyesi yüksek oyuncular kazandırmak amacıyla U 14 ve U 15……diye devam ediyor. Kulüpler hem U 14 hem de U 15 ligine katılmak zorundalar birinden biri olmuyor maalesef. Maçlar seçilen pilot bölgelerde karayolu ile birbirine en fazla 3 saatlik mesafede olan bölgeler arasında oynanmakta. (iyi düşünülmüş)Çukurova, Ege, İç Anadolu ve Marmara olmak üzere 4 pilot bölge var. Toplamda da 35 takım.

Çukurova Grubu: Gaziantep, Adana Gençlerbirliği, Adana Demirspor, Gaziantep BŞB, Tarsus İY, Gaski Spor, İskenderun DÇ
Ege: Buca, Denizli, Turgutlu, Manisa, Göztepe, İzmir, Altay, Karşıyaka, Nazilli Belediye, Akhisar Belediye
İç Anadolu: Gençlerbirliği, Ankaraspor, Eskişehir, Ankaragücü, Etimesgut Şekerspor, Hacettepe, Türk Telekom, Konya, Bolu
Marmara: Beşiktaş, Galatasaray, Bursa, Fenerbahçe, Sakarya, Kartal, İstanbul BŞB, Pendik, Kocaeli

4 pilot bölgeden ilk 3 sırayı alan takımlar ve bu pilot bölgelerde ilk 3 sırayı alamayan takımlardan oluşan bir pilot karma takımı; 4 grupta 4’er takımlı toplamda 16 takımlı bir oluşuma giderler. Burası da güzel ki elenen takımlardaki iyi oyuncular oynamaya devam ediyorlar. Sonrası çeyrek final, yarı final ve final…Yeri gelmişken ifade edelim ki bu ligin finalini kesinlikle dolu tribünler önünde yapmanız gerekir. Bunun için büyük bir maçtan önce olması uygundur. Ve bu maçı bir TV kanalımızın canlı olarak şifresiz yayınlaması daha da uygun olur kanımca. TFF ilk 3 sırayı alacak takımlara ödül verecekmiş. Ama o ödüllerin ne olduğunu şimdiden belli etseler daha iyi olmaz mı? En uygunu burs olur bence bu yıldız adaylarına diye düşünüyorum. Zaten büyük takımlar bu ligi takip ediyorlardır çünkü zaten kendileri ligde oynuyorlar. Allah’a şükür scout problemi yok bu açıdan. U15 liginde 94 doğumlu ve sonrası U14 liginde ise 95 doğumlu ve sonrası oynayabiliyor. Batuhan’la arasında 5 yaş var yani bu küçük adamların. Çok da uzak değiller günümüze. Efendim bu ligde güzel bir uygulama var ki o da ilk 16’da yer alan oyuncuların tamamının oyuna girmesi zorunlu. Ve 2. yarı başlamadan bu 5 hakkın 3’ünü kullanmak durumunda takımlar. Antrenörler UEFA B tipi Lisans’a sahip olmak durumundalar. Maçları çim saha veya suni çimde oynamak zorunlu. Maçlar 35’er dakikadan 2 devre ve devre arası 10 dakika. Maçların hepsi şu an 14:15’te başlıyor. Bu çocuklar zaten 2-3 saatlik yolculukla evlerine dönüp ertesi gün de okullarına gidiyor gece maç oynatacak halin yok. Maçlarını cumartesi oynuyorlar ki bu da olması gereken. Pazar günü ancak okul hazırlıkları, banyo neyin…Cumartesi A takımların gündüz oynadığı maçların önüne bu çocukların maçlarının alınmasında fayda var. Adam pardon çocuk 16 yaşında EPL maçına çıkıyorsa şimdiden o atmosferi çocukların yaşamasında fayda var derim. Şimdi konuyu ters yüz edelim. Ligimizin adı Coca Cola Akademi. Ligimizin adının Akademik olması için biz bu çocuklara ne eğitim veriyoruz? Sakın yanlış anlaşılmasın ki PAF Ligi’nden 5 kere daha faydalı bu lig bana göre. Turgutlu ve Akhisar’da nasıl bir akademik gelişme programı uygulanıyor bu çocuklara. Haftada 2-3 gün idman, veliden izin ve maça çıkış. Bu ligin adı bu durumda olsa olsa Coca Cola U14 ya da U15 ligi olur. Çocuk akademik eğitimini kulübün bünyesinde almıyor ki başarısı doğrultusunda devam ediyor okuluna. Zaten ilköğretimi bitirdiğinde 14 yaşında bu çocuk. Neyin U14’ü neyin Akademisi. Liverpool Akademi diyor ki çocuklar buradan mezun olduğunda ve futbolculuk kariyerleri sona erdiğinde dahi “donanımlı” olmalı. Zaten bu yüzden oranın ve ligin adı Akademi. Kulübün bünyesinde akademisyenler tarafından eğitime tabi tutuluyor bu çocuklar. Sosyal bilimlerinden tutun da fen bilimlerine oradan tutun da anatomi ve beslenmeye kadar. Ve öncelik eğitim. Ondan sonra top tepme. Lige eyvallah ama bizim ligin adının akademi olması için biraz erken. Coca Cola U14-U15 uygundur.
Coca - Cola Akademi Lig ile ilgili bir değerlendirme yapan Futbol Geliştirme Merkezi Direktörü Ahmet Güvener
"14-15 yaş çocuklarımızın mücadele ettiği bu lig yetenekli ve gelişime açık futbolcuların teşhisi ve futbol eğitiminde kalitenin yükselmesi konularında büyük fayda sağlayacak. Futbol Geliştirme Merkezi olarak sadece iyi futbolcu değil aynı zamanda iyi vatandaş yetiştirilmesi gerektiğini de inanıyoruz. Bu yüzden de bu ligde oynayan çocuklarımızın eğitimlerini de yakın takibe almış durumdayız. Örneğin bu sene Seviye Belirleme Sınavı'nda 500 üzerinden 200'in altında alan ilköğretim öğrencileri ile yıl sonu not ortalamaları 5 üzerinden 2'nin altında olan ortaöğretim öğrencileri gelecek sezonda ligde yer alamayacaklar" diye konuşmuş. Yukarıda da dediğim gibi siz burada denetlemecilik yapıyorsunuz akademi lafı altında. Sizin yaptığınızı MEB’de yapar eğer çocukların isimlerini MEB’e verirseniz.
TFF’nin bu ligi hayata geçirmesi dahi çok güzel. Biz burada sadece gördüğümüz eksikleri sıralıyoruz. Yoksa derdimiz futbolu bu kadar seven insanlar olarak tabi ki üzüm yemek.
TFF, 17 - 31 Ağustos ve 07 - 17 Ekim 2008 tarihlerinde iki aşamalı olarak gerçekleştirilen Hasan Doğan Akademi Ligleri çalıştırıcıları Sertifikasyon programında UEFA Belgesine sahip 124 çalıştırıcıya eğitim verdi. (TFF’nin sitesinde hepsi var) Sertifika programı kapsamında katılımcılara sporcu sağlığı, pedagoji, teknik taktik eğitsel oyunlar (15 yaş altı çocuk ve gençlerde), antrenman bilgisi temel ilkeleri, yüklenim ilkeleri (Ölçüm - Testler, Yetenek- Yetenek sezimi - maç gözlem analizi), gençlik geliştirme ilkeleri başlıklı eğitimler verildi. Program içeriğinde, 15 yaş altı gençlerde ve çocuklarda kişilik gelişimi, yöneticilik, iletişim, motivasyon, güven, hedef, odaklanma, pekiştirme, stres, takım olma, zihinsel antrenman konuları yer aldı.

Burası da gayet güzel hoş tabi. Çocukların teslim edileceği antrenörlerin bu eğitimlerden geçmesi gerekir. Ama bu 15-20 günde verilen bu eğitimler antrenöre ne verir, orası tartışılır. Ligin adının Akademi olabilmesi için bu çocukların kulüp bünyesinde akademik kariyerlerine devam etmesi gerekir ki hadi onu geçtik Türkiye şartlarında. O zaman bu çocuklara antremanlardan önce 1 saat beslenme, spor sağlığı vb. konularsa dersler verilmesini sağlamak gerekir. Onda da ne yapacağız? Antreman saatlerine göre çevredeki üniversitelerle işbirliği yapılacak ki buna da TFF’nin ön ayak olması gerekir. Hocalarımız da ücretsiz olarak zamanlarını ayıracak bu kardeşlerimize 1-2 saat haftada.

Uzun lafın kısası, TFF çok doğru bir iş yapmıştır. Umarız yukarıda sıraladıklarımız doğrultusunda bu eksiklerin üzerine her sene koyarlar. Ve belki de 10 sene sonra bizim de bir Akademi Ligi’miz olur.

Göbeğim kaşınıyor


Milli Takım defans göbeğinde ciddi sıkıntılar yaşıyor. Biz de bazen bu sorunu dile getirmeye çalışıyoruz. Estonya maçında ilgili yerin alternatifi kimdi? Sahadaki Hakan Balta. Kulübede öyle bir aday yoktu. Her ne kadar sakatın olursa olsun? Turnuva oynamıyorsun ki 2 maçlık serin var. Estonya maçındaki İbrahim Kaş’ın neden çağrılmadığına dair malumatım yok. Sakat mı? Bilmiyorum. Ben zaten bu adamı çok iyi biliyorum defansın göbeği için bu sebeple tercihimizi Zan, Güngör ve Gülselam’dan yana kullandık diyebilir Terim. Ama eğer ki biz bu hazırlık maçını İspanya maçları için yapıyoruz o zaman İspanya’da top tepen İbrahim Kaş’ın bu kadroda olması gerekirdi diye düşünüyorum. Eren Güngör ve Ceyhun Gülselam U21’den transfer diyebiliriz. Eren Kayseri’de Ali Turan’la banko oynuyor ve Kayseri ligin en ez gol yiyen takımı. Orta saha ve Tolunay’ın kurgusunda başka bileşenler de devreye girer ama Ali Turan-Eren Güngör uyumu Kayseri’nin az gol yemesinde önemli bir yer tutuyor. Kaş, Can Arat, Yasin, Zan, Emre, Eren, Ceyhun, Servet. Alpay-Bülent Korkmaz diyebileceğimiz bir ikili her durumda yok. Tabi ki Fatih Terim’in Eren ve Ceyhun’u U21’den A Takım kadrosuna almasına seviniyorum ama bir İspanya maçını düşündüğümde afakanlar basıyor adamı. Ceyhun ne yapıyor derseniz 89’da giriyor 90’da çıkıyor bu aralar. 2-3 ayda bir sakatlık geçiren Zan’a o dönem bir şeyler olsa İspanya’daki maçta Servet’in yanına Eren’i lönk diye Torres’in karşısına koyarım dersen hiç sorun yok. Eskiden neden Ali Turan’ı milli takıma almazsın der dururdum. Malum Eren U21’lerin hedefe koşan takımında yer almaktaydı. Almadı Ali Turan’ı. Şimdi U21’ler büyük bir revizyona gitmişken neden Ali’yi değil de Eren’i alıyorsun demem tabi ki? O taktir hakkına saygım var. Ama göbeğimiz kaşınıyor, onu biliyorum. Al-veri dünyada en iyi yapan takımlardan birine karşı oynayacağız. Oyunu bu trafikle diğer tarafa yıkan bir takımla oynayacağız. Bireysel hataya zorlayan bir takımla oynayacağız. Düşünüyorum, düşünüyorum Zan ve Çetin ikilisinin dışına çıkamıyorum İspanya maçlarında. Biz hiç mi adam yetiştiremedik 5 senede bu bölgeye. Alternatif diyorum Zan ve Çetin'e sallamak değil niyetim. Ya da sallıyorum.

Noat Samisa'nın Yazısı Üzerine


Noat Samisa'nın omuz vakası ile ilgili yazısını okuyunca başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Teyzemin oğlu ile o yıllar beraber kalıyoruz. İTÜ'de basket oynayalım dedik ve gittik. Sert bir maç oldu. Bir pozisyonda bizimki düştü, bağırıp çağırıyor. "Kalk la" diyorum bende "ne oldu ki"? Hatta elinden tutup kaldırmaya kalktım ki iki kat bağırmaya başladı. Neyse bir şekilde kaldırdık ki o da ne? Omuzun biri 10-15 cm aşağıda. (ölçemedim göz kararı konuşuyorum) Yerinde duramıyor. Adamın biri geldi yere yat dedi. Hah dedim işi bilen biri geldi. Ama ne zaman ki yerde yatan adamın elini tutup bir ayağını da çıkan omuzunun üzerine koyup "biraz acıyabilir" dedi hooop dedim ister istemez. O zaman aklıma geldi "kimsin sen" diye sormak. Bana "ben İTÜ'nün doktoruyum, lütfen başımdan çekil de işimi yapayım" bakışı attı. Yoksa "beğenmiyorsun hastaneye git kardeşim" bakışı mıydı? İkisinden biri olacak. Omuza ayağının altıyla bir koydu, omuz yerine oturdu. Elden de destek alıyor tabi. Omuz tekrar yukarı çıktı. Ortalık inledi biraz orası ayrı. Tekrar "şimdi anladın mı cahil" bakışını yedik tabi. Asıl sorun bundan sonra başladı. Aynı evde kaldığımız için omuz sorunsalını sürekli yaşadım bende. Yanılmıyorsam aynı omuz 3-4 kere daha çıktı. Meğersem omuz çıkarken bütün bölge kaslarını yırtarak çıktığı için daha sonra defalarca çıkabiliyormuş. 10'un üzerinde tekrar tekrar omuzu çıkan adamlar varmış. Bu sorunun yaşanmaması için oradaki kasların mutlaka kuvvetlendirilmesi gerekiyormuş. Kendi haline bırakırsan benzer sorunlar yaşanmaya devam edermiş. Ve o bölgedeki kaslar da biraz ters yerde olduğu için kuvvetlendirmesi güçmüş. Vesaire, vesaire...Tabi ki tıp bilgimiz yok. Sadece yaşadıklarımızı yazıyoruz. Ama bu omuz vakasınının eski haline gelmesi ne kadar çalışsan da biraz eksik kalıyor galiba. En iyisi omuzunu hiç çıkarmamak:))) Bir gün geldim gene omuzu çıkmış. Neyse bir şekilde halletmişler. Nasıl oldu diye sordum. Dolaptan tencereyi kaldırırken oldu dedi? Buyurdum buradan soktum, pardon yaktım.