25 Eylül 2008 Perşembe

Yazmasak olmaz 2


Carragher ve Gerard'ın küçüklüklerinde Goodison Park tribünlerine uğradıkları rivayet dilir. Keza Fowler'in. Bunların rivayet olduğunu kabul edelim. Ama Carrager'in UEFA sitesindeki sohbette "evet ama küçükkene" demişliği kayıtlara geçmiştir. Afadersiniz çok da umrundadır Kop tribünlerinin. Gerard'a ya da Carrager'a Everton'lu diyerek sırt çevirenin taraftarlığı ne kadar geçerlidir orası tartışılır tabi. Hep Emre dedik de bir de Fener taraftarındaki değişim boyutunu küçük bir örnekle irdeleyelim. Fatih Akyel Ocak ayında Fener'e gelmiş Mallorca'dan ve 16 Şubat 2002'deki Galatasaray maçına çıkmış. Haken Ali Aydın. Fener 1-o galip. Galatasaray'ın 4 kırmızı kartla bitirdiği, son dakikalarda neredeyse berabere bitecek maç. Johnson 0-1'i tarih edecek maç aslında. Hasan Gökhan Şaş'ın kendini kaybettiği ya da Fatih Akyel'in Bülent Korkmaz'a saldırdığı maç da diyebiliriz. Takımda Rapaiç var, Anderson var, sonradan Hain Revivo diye bağırılan Haim Revivo var. Tribünlere ilk kim çağrılıyor bu maçta dersiniz? Fatih Akyel. Normalde futbolcuları tribüne çağırma tezahüratları malumunuz. I love you Uche ile başlar, rap rap rapaiç ile devam eder Kadıköy'de. Haim Haim Haim Revivo falan o zamanlar. Fa tih Ak yel lay lara lay lara lay lara lay lay.....Böyle bir tezahürat belki var belki yok. Hatırlamıyorum. Fatih Akyel henüz beton olan maraton tribüne yaklaştığı gibi Fener seyircisi küfürü basar. Fatih'e değil ama Galatasary'a. Fatih Cimbom'un a........s.....Bu olay aynen böyle gelişmiştir. 6 sene sonra kombine sayısı 30.ooo küsur. Seyirci profili oldukça değişmiş durumda Kadıköy'de. Yazmasak olmaz dediğimiz yazıdaki 30.425 ile Fatih Akyel'i çağıran 30.425 arasında fark var. Hulasa, Emre 13 yaşına kadar mahalle aralarında Fener forması ile top oynamış olsa da -ki öyledir- Cim Bom'lu olmuştur. Şimdi de Fenerlidir. Aranızda o gün Fatih Akyel'e yukarıdaki gibi bağırıp şimdi Emre'ye bağırıp çağıranınız var mı? Belki var belki yok. Kadıköy'ü Kop yapmak istiyorsan topuna bak kardeşim Emre. Gerisi gelir.

Yazmasak olmaz


Fener-Gençler maçından sonra Emre Belözoğlu ile ilgili karalamıştık. Emre'nin doğuştan Fenerliyim açıklaması bir kriz iletişiminin iyi yönetilememesi aslında. Fener seyircisi Emre'yi kucaklamıyor. Futbolcu kötü oynadığı zaman nasıl olumsuz bir şekilde eleştiriliyorsa iyi oynadığı zaman olumlu eleştiri almak istiyor. Emre Gençler maçında en iyi maçını oynadı. Taraftar, Güüüzaaa ve Alex dese de malumunuz Emre adını pek ağzına almadı. Maça giden arkadaşlarımızdan da bunu teyit ettirdik ki yan basmayalım. Emre bu sürecin yaptığı açıklamalarla değil de sahada vereceği cevapla kendi lehine döneceğinin hala farkında değil. Kendini açıklama yapma gereğinde hissetmesinin sebebi bence budur. Özellikle Kadıköy'de kombinesi olan 30.425 seyirciye verilen bir mesaj. O 30.425 oldukça önemli çünkü. Zaten Aziz Yıldırım'ın da imzadan hemen sonra Fener taraftarına Emre ile ilgili verdiği mesaj bu kaygılardan ötürü. Emre'nin başarılı olmadan bunu değiştirmesi çok zor. Konuşarak Fener seyircisinin seni bağrına basmasını istiyorsan geç kalınmış bir açıklama. İmzayı atarken yapsaydın o zaman bu açıklamayı töbe töbe. Oldukça gereksiz. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz felsefesi üzerinde daha fazla kafa patlatmasını kendisine salık veririz. İmzayı atarak ve konuşarak değil...Yapman gerekeni yaparak. Gerisi gelir.

St. James' Park


Amaç?


Newcastle'nin yeni managerinin Terry Venables olacağı konuşuluyor. Daha doğrusu konuşulması normal çünkü Venables görüştüğünü doğrulamış durumda. Kararını bildirecek bugün. Yani bugün Newcastle yeni managerine kavuşabilir. Spurs'a kaybettikleri maçta statta 20.577 kişi vardı. İngiltere'de Man United ve Arsenal'den sonra bir sezonda en fazla seyirci ortlamasına oynayan takım olan Newcastle'nin 20.577 kişisi maç kupa maçı olsa da bir "mesaj kaygısına son" değildir. 2007-2008 sezonunda 51.321 ortalama ziyaretçisi var St. James's Park'ın. 2007-2008 sezonunda da ligi bitirdikleri yer 12.'lik. Bu ne sevgi, bu ne ızdırap. 2003'te Leeds'i çalıştırdığından beri herhangi bir takım çalıştırmadı Veneblas. Amaç şudur..."Taraftar benim varlığımdan rahatsız. Bu kulübü bir an önce satmak durumundayım. Hatta hemen. Takımın başında şu an birileri olsun da kim olursa olsun çok da önemli değil. Eğer kulübü satamazsak aman düşmeyelim bu da bizim için yeterlidir. Alt tarafı yeni gelenlere enkaz devretmiş oluruz"Hadi bana eyvallah.

İstatistik


Sporting Gijon 4 maçta 19 gol yiyerek sonunculuğa demir attı. Real Madrid'den 7, Barcelona'dan 6, Sevilla'dan 4, Getafe'den 2 gol yediler. Ben böyle fikstüre ne diyeyim. Ama bu takım oynadığı her maçta gol atma başarısını gösterdi. 4 haftada 6 golü var. Hatta Villareal, Valencia, Almeria ile birlikte ligin en golcü 5. takımı şu an. 6 gol at ama gol dahi atamayan Malaga senin üzerinde olsun. Gel de defans yapma. Bu hafta içeride Villareal maçından alınacak puan birşeylerin başlangıcı olabilir. Ama asıl Villareal maçından sonra Sporting'in haftaları başlıyor. Mallorca, Osasuna, Deportivo ve Numancia. Sevilla ve Real maçlarında seyrettim Sporting'i. Pozitif oynamaya çalışan bir takım. Pozisyon buluyor takım, atıyor da...Neredeyse Sevilla'yı götürüyorlardı. Ama öyle kolay gol yiyor ki işte bu takımın dengesini alt üst ediyor. E zaten gol atana değil gol yemeyene puan veren bir sistem var dünya'da. Bak 6 tane atmışsın ortada puan yok. Elin Malaga'sının golü yok ama üzerinde. Defence, defence...Sporting'i 5 hafta sonra konuşalım derim.

Fırat İşbecer'le Verkaç dinlerken


Akşamları iş çıkışında Lig Radyo'da Fırat İşbecer'le verkaç dinliyorum. Hergün Kumburgaz-Fulya arası radyosuz çok zor. Ev ve iş arası 55 km. Sağolsun bizim blogdan bahsediyor bazen. Uefa maçlarının olduğu bir akşamdı galiba. Hayatında İddia oynamayan biri olarak dinliyorum. Alt diyor biri diğeri üst diyor. Hala da bilmiyorum ne olduklarını. Alt-üst?Üsküdar'dan bir arkadaş bağlandı. İddia bayisinin önündeymiş. Noter'de çalışmakta. "Feyenoord maçı öyle rahat kazanamaz banko oynamayın bu maçta sürpriz olur" dedi. Uzun zamandan beri takip etmekteymiş Kalmar'ı. Yahu Kalmar kim, oyun sistemi nedir, kimler oynuyor? Her İsveç takımı aynı mıdır? Ertesi gün bir baktım ki Kalmar galip. 0-1. Takımı takip ediyorum derken herhalde uydudan İsveç ligine çanağı çevirip takip etmiyor. Lig'deki durumu ve aldığı sonuçlar belirleyici oluyor. Biz boşuna mı yazıyoruz diye düşündüm. Bloga bir Kocaeli-Galatasaray maçının devre arasında ikinci yarı olacakları yazdık pazar günü, onda bile -az da olsa- acaba dedim kendi kendime. Epey telefon aldık sonra orası ayrı. Adam kağıt üzerinde olayı bitirmiş. Sağolun tutturdum diyor. Fırat diyor ki "E Man Utd-Villareal maçı?"Hani ben banko United demiştim demeye getiriyor. "Ben United'a oynamadım. Son haftalarda falan filan..." Bak...Körleme de değil. Sentez yapıyor adam.

Bağrına basmak


Allianz Arena'da Bremen'den 5 yedikten sonra 65.000 kişiye oynamak herhalde her takıma nasip olmaz. (muadil anlamda)Küçük bir barışma gibi oldu Nürnberg kupa maçı Bayern için. Klinsmann bu sefer Van Buyten, Lell ve Van Bommel'i yanına aldı. Büyük takımlarda işler yolunda gitmediği zaman neşter anında iniyor. Bunu Lazio karşısında Milan'da gördük. Dün akşam da devam etti bu zihniyet. Doğru giden aracın tekerine çomak sokarak daha hızlı gitmesini sağlamak...Bilmiyorum. Podolski'de oturdu Klinsmann'ın cibinliğinde. Zaten oturmaya alışık. 4'lünün yerinde Oddo, Ottl, Borowski ve Klose vardı sahada. Podolski 81'de Toni'nin yerine oyuna girdi. Borowski atmaya devam ediyor. Diğer skor Klose'den. Bayern 2-0 galip. Ama hepsinden önemlisi Euro 2008'de İtalya maçından beri sakat olan Ribery'ye kavuştu Bayern. 65'de Klose'nin yerine 2008-2009 sezonunun debut'unu yaptı. Bazen elindeki malzeme adamı kandırır. Bu malzemenin kötü olmasından değil beraber tadının kötü olmasından kaynaklanır. Van Buyten-Demichelis-Lucio 3'lüsünü hele hele Werder Bremen maçında denemek biraz fazla lüks oldu galiba. Lütfen Meira-Emre-Servet de denemeyin. 4-4-2 oynadı Bayern. Özüne döndü, Ribery'yi bağrına bastı...Neşter geldi..Hem oyunculara hem de sisteme...