4 Eylül 2008 Perşembe

Bir Liverpool FC Filmi


Samuel abimizle Robert abimizin İngiltere maceralarının anlatıldığı "The 51.State" de neredeyse film boyu çıkarmadı Liverpool formasını üzerinden. Küçük bir işim var diyerek Manchester'den geçerken United pub'una Liverpool formasıyla girip meşaleyi yaktığında film bitti bizim için. İlk cümleleri merhaba United'in oğlanları ve kızları olmuştu". Bir de filmin bir yerinde Robert abinin manitası Samuel Abiye dert yanıyordu."Yatağa bile come on Reds diye atlayan bir adamdan ne beklersin diye. "Kop"uyoruz ne diyelim. Kale arkasında...

Biri bana anlatsın


Hakikatten biri bana anlatsın Galatasaray bir Fener maçında neden çubuklu forma giyer? GS Store'lerde bile "Efsane Metin Oktay forması" olarak parçalı formalar satılıyor. Bu senenin de doğal olarak formalarından biri. Özellikle Fatih Terim zamanında Fener maçlarında giyilen çubuklu formalara hala aklım ermiyor. Lucescu zamanında da bu devam etti. (Kadıköy'de penaltılara kalan maç örnek olsun)Sezon formaları turuncu olur, siyah olur vs vs...Bunlara tamamım ama ezeli rakibinin efsane forması çubuklu iken ve senin efsane forman parçalı iken kendini "aynı güneşte ısınmışız" misali neden kendini buralara çekiyorsun. Bu sene de çubuklu forması var GS'nin. (3 çubuklu adı da) Tek eksik bir de Celtic gibi enine çubuklu forma. O da oldu mu tamam olacak. 2000 yılında üzerinde sarı ve lacivertin olmadığı bembeyaz bir forma ile çıkmıştı FB Sami Yen'e. (o-o bitip maçın oynanmadığı maç. Tek sarı lacivert, arma ve Telsim'deydi.) Çıldırtmıştı Fener taraftarını. Fener parçalı bir forma yapsın bakalım. Hayır GS maçında giymesine gerek yok sadece yapsın. Bakalım kaç adet satacak. Taraftarın tepkisi nasıl olacak? Bir futbolsever olarak GS-FB maçında mümkünse çubuklu ve parçalı formaları görmek isteriz. Dünyada örnekleri çoktur, olabilir de. Ama ben böyle olsun diyorum. Dünyada ırk, dil, din, sınıf farkı olmadan bu kadar büyüyen bu derby'de mümkünse böyle olsun.

All I Need in This Life of Sin, is Me and My Girlfriend..


Bonnie Parker ve Clyde Barrow' un hikayesini anlatıyor 1967 yapımı film. Bonnie Faye Dunaway, Clyde da Warren Beatty oluyor. Efenim bunlar Amerika' da dönemin en büyük gangsterleri, birbirlerine de zil zurna aşıklar. Bankacılık sistemi takır takır işlemiyor o zamanlar tabi, halk mağdur. Bu iki aşık da kurduğu çeteyle bir nevi Robin Hood oluyor halkın gözünde, ümüğüne biniyorlar bankaların. Sonra gel zaman git zaman ünlü türkücü Jay-Z bunların Aslı ile Kerem misali aşkını anlatan şarkıyı içli bir şekilde coverlıyor. Önce filmi izleyin, ondan sonra da türküyü dinleyip Bonnie and Clyde seansınızı noktalayın derim ben. Alt fotoğraftaki Philip Morris afişine de selam etmek istiyorum bu arada. Bildiğimiz Philip ve Morris kankaların eski model afişi olsa gerek ama tam çözemedim ben. Küçük Morris' in hikayesine rastladım bu arada geçenlerde, o da başka postun konusu olsun..

In Bruges..


Ray: And what is the other place?

Ken: Purgatory.

Ray: Purgatory?

Ray: Purgatory is kind of like the in-betweeney one. You weren' t really shit but you weren' t all that great either. Like Tottenham..


Purgatory: Araf

Ah Benitez..


Gene yolunu yapmış lig 3. lüğü için Benitez. Açıklaması " It' s not easy to win the title". Çok para harcıyor diğer kulüpler klişeleriyle de süslemiş açıklamalarını. Tamam diğer kulüpler çok harcıyor olabilirler lafım yok, ama sen Liverpool' un hocasısın güzel arkadaşım. Boş teknik adamlardan da değilsin herkes biliyor bunu. O zaman nedir amacı bu tarzda açıklamaların? Şampiyonluğu son haftaya kadar kovalayıp; kadro derinliğinin olmayışı nedeniyle takımım yoruldu, sakatların yerini dolduramadık vs.. ve şampiyonluğu kaybettik gibisinden bir açıklama yapsan bi yere kadar diyecem. Ortada bunu da göremiyoruz ne yazık ki. Arsenal senden daha az harcayarak ligin büyük bölümünü lider götürdü geçen sene, derdin paraysa karşı argümanı burada. Böyle deme, şampiyonluğu sonuna kadar kovalayacaz de. Kimse sana £20 mio' ya Keane' yi aldın şampiyon olmak zorundasın demeyecek zaten. Teknik adamlığına diyecek lafımız yok yazının başında da belirttiğim gibi ama açıklamaların biraz daha otursun Anfield'a, lütfen!

Fenerbahçe ve Galatasaray'ın Renkleri Değişti Zamanla...













Fenerbahçe dergisinin 2007 Eylül sayısında Fenerbahçe’nin 25 yıl sarı-mavi formayla sahaya çıktığı ve ancak son 2 yıldan beri mavinin laciverte döndüğü ile ilgili bir yazı var. Hatta Denizli döneminin Aria formaları mavidir mesela. Lacivert değil. Bu nasıl Sarı, Lacivert, Şampiyon, Fener'dir. Geç yazılan bir yazı olarak görüyorum. İkinci tespit ise Galatasaray’ın renkleri ile ilgili. GS cephesinde de renk konusunda bazı değişiklikler var. Bu özellikle GS’nin 100. yılı ile başlayıp devam eden bir uygulama. Kırmızı daha kiremitsi ve sarının içinde birazcık turuncu tonları var. Bana göre çok daha güzel. GS'nin 100. yıl formasının renkleri de bu şekildeydi mesela. Beşiktaş'ta ise herhangi bir değişiklik yok bu tonlama farkları ile ilgili:))) (Ben takımların klasik formalarından bahsediyorum. Klasik formaların renkleri değişti. Yoksa Man U, City'nin rengi mavi formayla bile çıktı sahaya. Eric Cantona'yı o formayla dün gibi hatırlarım. Umarım neden Fener fotoğrafı en üstte ya da en altta diye serzeniş olmaz. İşimiz olmaz bu hesaplarla.)

Bir Blog Yazarı'nın home page maceraları


Man U Bulgarsitan'dan bir blog yazarının Berbatov ile ilgili yazdığını alıp home pageye koymuş. Neden Berbatov'un Hristo'dan daha büyük olduğunu yazmış, Berbatov'un efendiliğinden bahsetmiş. Gururlanmış, mutlu olmuş. Duygularını dile getirmiş. 94 yılında Hristo'nun kazandığı altın top ve Dünya 4.lüğünden beri yaşadığımız en büyük gurur demiş. Siz birşeyler karalıyorsunuz ve Man U bunu alıp baş köşeye koyuyor. Bir kez daha gururlanırsınız herhalde.

Bir Blog Yazarı...

Upton Park'a Kim Geliyor?


Upton Park Curbishley'den boşalan yere yine eski evlatlarını getirmek için çaba sarfediyor. Dönüyorlar, dolaşıyorlar mutlaka kanında West Ham olan adama gidiyorlar. Harry Redknapp'dan istediklerini alamadılar. 17 yaşında profesyonel olduğu West Ham'ı 94-01 yılları arasında çalıştırmıştı Redknapp. Net bir açıklama yaptı "West Ham harika bir kulüp ve harika taraftarları var. Ama ben Porstmouth'da mutluyum ve diğer PL manager'lerine göre bir avantajım var. Kulübün sahibi yönetmeme izin veriyor." West Ham'ın İzlandalı patronu Gudmundsson'a biraz tokat gibi cevap olmuş. Yine eski ama genç topraklardan Biliç'e gidilmiş. Biliç 2010 yılına kadar Hırvatistan ile sözleşmesi olmasına rağmen gayet istekli görünüyor."Bir gün İngiltere'ye manager olarak dönersem bu takımın West Ham olmasını isterim" 10 Eylül'de İngiltere'yi Zagreb'de devirirlerse Upton Town'a inişi Mourinho gibi olur 39'luk Biliç'in. Blackburn'a 4 tane salladıktan sonra Upton Park'a toplantıya gidiyorsunuz bekliyorsunuz ki 1-2 adam alacağız. Size verilen cevap "adam almak yok Curbishley hatta McCartney'i sattık. Eski kulübüne gitmek istedi". Herkes yapamaz. Basamaz istifayı.

Olimpiyat Finallerinde bir arada koşamayan üçlü yeniden bir arada


NTV Spor'dan alınmıştır

Dünyanın en iyi üç 100 metrecisi, Jamaikalı atletler Usain Bolt, Asafa Powell ve Birleşik Amerikalı Tyson Gay aynı yarışta, Brüksel Grand Prix'inde karşı karşıya gelecekler. Pekin Olimpiyatları'nda hem 100 hem de 200 metre yarışında dünya rekoru kırarak altın madalyaya ulaşmayı başaran Usain Bolt, oyunların ardından Zürih'te 100 metrede 9.83, Lozan'da 200 metre yarışında 19.63'lük dereceye imza atarak formunun zirvesinde olduğunu gösterdi. Bir diğer Jamaikalı atlet Asafa Powell ise, geçtiğimiz pazar günü 100 metre yarışında ıslak zeminde 9.87'lik bir dereceye imza atarak Bolt'a göz dağı verdikten sonra Lozan'da derecesini 9.72'ye çekerek tüm zamanların en iyi ikinci derecesini elde etti ve Bolt kadar iyi olabileceğini kanıtladı. Pekin Olipiyatları'nda hayal kırıklığı yaratan ABD'li Tyson Gay ise, sakatlığı nedeniyle yüzde yüz hazır olmamasına karşın yağmurlu havada 200 metre yarışını 20.26'lık derecesiyle ilk sırada tamamlayarak rakiplerine meydan okudu. Bu büyük kapışma, 5 Eylül Cuma günü saat 21:00'de...