10 Eylül 2008 Çarşamba

Oh Be


Sonunda West Ham hocasını buldu herkes rahatladı. Papatya falı sona erdi ve WHU Gianfranco Zola ile 3 yıllık sözleşme imzaladı. Scolari'nin yardımcısı Steve Clarke da Zola'nın yardımcısı olacak. Zola Casiraghi'nin İtalya U21'inin yardımcısı. Teknik direktörlük kariyeri olmadan West Ham'ın başına geçiyor. Futbolculuğunda yorum yaparak bir yerlere gelmemiz beklenemez. Burada devreye giren ve takımın başındaki asıl adam Steve Clarke olacaktır. Mourinho, Gullit, Avram Grant gibi teknik adamlarla çalışan Clarke için en büyük şans Mourinho ile çalışmak olmuştur herhalde. Zola daha uçaktayken hücum futbolu demiş ama Clarke'ı dikkatli dinlemesi salık verilir. PL şakaya gelmez. İşin garibi Chelsea forması ile 4oo küsur maç oynamış, Chelsea'nın yardımcı hocalığını yapan Clarke ile 25 numaralı forması Chelsea tarafından emekli edilmiş Zola'nın Chelsea'de değil West Ham'da yollarının kesişmesi. Rekabetin böylesine de şapka çıkartmamız gerek. Zola ile beraber bu takımın başına Casiraghi gelseydi "ne oluyor yahu" derdim ama Clarke ile durum biraz kurtarılmış. West Ham ligde tarihinin iyi başlangıçlarından birini yaptı. Tabelada herşey yolunda şimdilik. Eylül ayı teknik direktör transferinden çok da bir şey beklememek gerek. Biliç, Laudrup olmadı Zola. Zola, West Ham'ı basamak yapmaya çalışacak. Ya da bir başka efsane olduğu yere Cagliari'ye dönecek...

Hırvatistan ve İngiltere


Geçen elemelerde Hırvatistan' ın İngilizler' e yaptığı zulmü Hitler yapmadı Avrupa' da. İngilizler kafayı takmış durumda bu maça haliyle. Mousebreaker iki tane oyun hazırladı, sadece Hırvatistan maçı için. Keyfini çıkarın, eğlenin. Capello tiplemesi ve lafları tadından yenmiyor..




Murat Kosova


Kerem Gönlüm sahalarda gördüğüm en efendi sporculardan biri. Her zaman taktir ederim. Bir pozisyonda içeri girdi Turiaf blokladı kendisini. Faulsüz ama sert bir blok oldu. Pota altına attı Kerem'i. Fransa fastbreake gitti. Turiaf ne yaptı? Önce Kerem'i kaldırdı yerden ondan sonra koştu kadraja girdi. Murathanoğlu olsaydı yakalardı bu "fair play" anlayışını. Kosova tek kelime etmedi. Normalde kaçırmaz aslında. Sakal yakışmış bu arada. Haddimize olmasa da söylemeden edemezdik.

Sinan Güler


Basketbol sahalarının içinden geliyorum aslında ama her zaman futbolu izlemeyi, futbolu konuşmayı sevdim. Önüme bir adet EPL, bir adet de NBA mücadelesi koyun, tercihim her zaman EPL' den yana olur. Nadir basketbol izlediğim zamanlardan birisi yine, Türkiye Fransa' yı ağırlıyor şu sıralar. 3.periyodun bitimine 4 dk kala müthiş iki sahne takıldı ard arda gözüme, az önce yani. Sinan Güler' in matchi Parker, Sinan boş üçlüğü yakalıyor ve airball* atıyor, Fatih Solak dokunuyor ama alamıyor, Fransa kenardan topu oyuna sokacak. Parker topu getirecek oyuncu ve hemen yanında, az önce airball atan Sinan, var savunmasında. Parker sağ eliyle kafasının arkasına hafif bir tokat atıp birşeyler söylüyor, hafiften sırıtarak. Muhtemelen " Senin daha yemen gereken çok ekmek var, benimle aşık mı atacan zirzop!" türevinde karşındakini aşağılamaya yönelik bir cümleydi. Dünya starı ya kendisi. Sinan da tabi koçum edasıyla başını salladı bozuntuya vermeden. O an Sinan' ın ne kadar yıkıldığını düşündüm, karşınızda bir NBA yıldızıyla oynuyorsunuz ve size alaylı birşeyler söylüyor. Ben böyle bir durumda bütün özgüvenini kaybedecek tarzda bir oyuncuydum zamanında. Parker ve Sinan' a dönelim, Fransa boş attı hemen sonraki hücumda, ribaundu aldık hücüma gittik. Hücum tıkandı bir noktada, top tekrar Sinan' a geldi. Bu kez boş değildi hatta biraz uzağında Parker vardı. Artizliğe bok sürdürmek istemeyen Parker koşup elini kaldırmaya yeltenmedi. Genç oyuncuya; " Atarsan at koçum, az önce de kaçırdın yine atamayacan zaten!" mesajı verip iyice demoralize etmek istedi. Sinan da şöyle bir baktı ve koydu üçü. Özgüvenini takdir etmemek mümkün değil. Daha da hoşuma giden kısmı sonrası. Fransa pota altından topu sokacak oyuna, Parker' ın yanında bitiyor Sinan savunma için ve bu kez o konuşuyor. " O kolunu alırlar delikanlı...." şeklinde başlayan bir cümle olduğunu ümit ediyorum, ki öyledir. İngilizcesiyle tabii. Sadece bir basketbolcuda değil, bir sporcuda olması gereken en önemli özelliklerden birisine sahip Sinan. Bir Türk oyuncusunun duygusal davranmamasına ne kadar sevindiğimi anlatamam. Tony Parker' a da o kadar delikanlıysa Kidd böyle bir üç attığında aynı hareketleri ona yapmasını söylüyorum burdan. Hey yavrum hey, alırlar adamın aklını!! Ben yazıyı bitirene kadar da maç bitti..

Bilmiyorum. Yorumlarınızı beklerim


Rıdvan'ın kafayla 2 gol attığı rivayet edilir. Biri 2 yazı aşağıdaki jübilesinde. Bir diğeri de unutulmaz Avusturya maçında. Şşşt şşşt Lindenberger'e. Ben başka var mı yok mu bilmiyorum. Kendisine ulaşmaya çalışıyoruz. Eğer bilen varsa ve bizlerle paylaşırsa seviniriz.

Tamek'se koy sepete

Şu an Fenerbahçe Futbol Takımı'nın şu forma ile sahaya çıkması mümkün mü? Değil? Kırmızı Tamek. Zemin sarı. Kırmızı Ülker var demeyelim lütfen zemini sarı değil. Hani sarı-kırmızı yan yana gelmesin hesabı. Altay maçı mı ne? Evet Altay maçı...Peki Turhan'ın o kolyesi? Onu da çıkarttık. Maç nerede? Valla silik milik 21 Ağustos görünüyor kasarsam bulurum aslında. Bir arkadaşım Alsancak'a benziyor dedi. Turan'ın alnı kıpkırmızı... Tam İzmir güneşi. Futbolu da seviyoruz detaylarını da. Ne yapalım?

Vefa


14 yıl aralıksız Bayern forması giyen 39 yaşındaki Kahn'ın futbola veda edişini daha önce yazmıştık. Almanya karması ile Bayern arasında oynanan maç ile veda eden Kahn'a en son gol atan adam da Trochowski oldu. Güzel bir anı olsa gerek. 69.000 kişi uğurladı Kahn'ı Allianz Arena'da. Maç takviminin uyuşmaması, falan filan yüzünden jübilesi tam üç kez ertelenen Rıdvan, 31 Ocak 1996’da, -5 derecelik dondurucu bir soğukta jübilesini yaptı. Soğuk yüzünden, sadece 1982 seyircinin bulunduğu maçtaki 1982 rakamı Rıdvan'ın ilk milli olduğu yıldır aynı zamanda. Jübilesinde gol atan ender futbolculardan biri olarak sahadan ayrılan Rıdvan Dilmen, jübilesinde 75 dakika sahada kalarak gol yiyen Kahn.
Ne kadar şanslı şu Rıdvan görüyor musun?


Neretva: Aytaç kaç kere Rıdvan'ı canlı seyrettin?

Aytaç: Bir

Neretva: Hangi maç?

Aytaç: İzmir'deydim Karşıyaka maçı. (Radyo başında dinlediydim)

Neretva: Ben 2 kere seyrettim, borum olsun. Hadi gidelim la bu akşam İstanbul'a akşam otobüsüyle dönderiz Edirne'ye

Aytaç: Para?

Neretva: Hallederiz bir şekilde.

Aytaç: La oğlum hava nasıl kesiyor manyak mısın nesin?

Neretva: Gitmeyelim mi?

Aytaç: Tamam gittik, donduk. Otobüse bindik gecenin bir yarısı geldik. Adam 10 dakika sahada kalacak sonra omuzlara alınacak. Basacak gidecek. Bursalı topçularla Fenerlilerin g... donsun. Hele bizim...

Neretva: O da doğru.


O akşam Edirne'nin -10 derecesinde kar altında halı sahada top oynanır. Dolu dışında pek durmazdık biz zati...Affet beni Rıdvan. Ben senin için 1982+1 olamadım. Aytaç'la? Hala görüşüyorum.
Nasıl bitireyim ki bu yazıyı...