13 Aralık 2008 Cumartesi

Zayıflamışız...Karakterden


Ben İngiltere'deyken...Londra'nın güneyinde aslan gibi bir takımımız vardı. Topumuzu diğer amatör takımlarla oynar, gelir SKY'da maçları seyrederdik. Güneybatı tarafında olmamızın da etkisiyle Fulham-Chelsea taraftarlarının ağırlığı fazla idi. EPL'de kendini yere atan futbolcunun maçın başından sonuna kadar ıslıklandığı afadersiniz boka sokup çıkarıldığı malumunuz. Bu genelde İngiliz takımlarının oynadığı Avrupa Kupası maçlarında daha fazla oluyor. Mahallede şahane bir çim sahamız vardı ve hergün akşam üstü toplanırdık. Bazı günler çift kale maçlar yapardık. (Snatch'in yılları. Turkish lakabının dolandığı zamanlar.) Bir Allahın kulu kendini yere atar değil mi bu maçlarda. Yok kardeşim atmıyor. Olamaz böyle bir şey dersiniz. O ayakta kalmak için verilen savaş orada da vardı. Ayakta kalmak, güçlü olmaktı. Dün Galatasray maçını seyrederken bu yaşadıklarım geldi aklıma. Futbol kültürünü Almanya'da alan Barış Özbek 1-2 pozisyonda yalandan hopladı zıpladı. Yalandan ayağını falan tuttu. Baktı ki hakem yemiyor ondan sonra gerçek futboluna dönüş yaptı. Ayakta kalayım bari ben dedi. Problem Barış Özbek'te değil elbet. Problem yetersiz hakemlerimizde. Problem futbolu bilmeyen kışkırtıcı tribünlerimizde. Problem altyapı hocalarımızda. Problem maç bittiği gibi abuk abuk röportajlar veren yöneticilerde. Yoksa problem genlerimizde falan değil. Barış Özbek, Almanya, ben, İngiltere, oradayken öyle, buradayken böyle, neden böyle?

Uğur Mumcu ve Barış Özbek

Barış Özbek’i beğenirim. Ama sağ kanat ama orta göbek ikilisinden biri olarak Galatasaray’a vites değiştirecek kapasitede bir adamdır. Kes-ver yapmaktansa rakibi bozar, mesafe kat eder. 5 metrekarelik alanda oynamaz bu mereti. Galatasaray’ın 5-6 sağ bekinden bir sağlam adam çıkmadığı için o tarafta forma giymektedir ki bana göre sağlam bir Ayhan Akman ile oranın adamıdır. Uzun sakatlığından sonra iyi maçlar çıkardı Barış. Ondan sonra da çıkıp ben A Milli Takımı hak ediyorum dedi. Akman’ın ağzımla kuş tutsam Terim beni almaz şeklinde bir açıklaması vardı hatırlarsanız. Barış Özbek ağzıyla kuş tutsa A Milli olamaz. 14 Eylül 1986 doğumlusun. Alman Ümit Milli Takımı’nda oynadın. Bundan sonrasını Metin Tekin’den dinleyelim.
“Yasa belli. Başka bir ülkenin ümit milli takımında oynadığı için FIFA’ya 21 yaşını doldurana kadar ben şu milli takımda oynayacağım diye bildirilmesi gerek. Biz 1 ay kala konuyu Barış’a bildirdik ama bir sonuç alamadık. Genç oyuncular bazen böyle hatalar yapabiliyor” Madem yasayı çok iyi biliyordunuz o zaman 15 Ocak 1984 doğumlu Turgay Bahadır’ı neden kampa çağırıp FIFA’dan haber bekliyoruz dediniz? Bu adam da Avusturya Ümit Milli Takımı’nda forma giymedi mi? Ya tutarsa mı yaptınız? Daha dün bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuştuk artık çok şükür yorum yapabiliriz.

Seyir Zevki için At

Eğer ki yanlış biliyorsak düzeltir ve özür dileriz. Beşiktaşlı kardeşimiz Onur Şahin Beşiktaş-Ankaragücü maçını anlatıyor. Dakika 36. Altıpasın içinde Nobre 10 cm geride kaldığı için bir gol kaçırıyor. Ne diyor Onur kardeşimiz? "AT O GOLÜ NOBRE". Biz daha küçükken, Star Tv Magic Box iken, yıllar yıllar önceyken Fener ve Galatasaray Almanya'da bir maç yapmıştı. Galiba Almanya'daki ilk maçları idi. Durum şu şekilde gelişmişti. "Dayı maçı anlatan Galatasaraylı mı?" Evet Ümit Aktan. "Futbolun güzelliği için at Aygün seyir zevki için at"efsanesine benzedi bu iş.

Dakika 55


Gençlerbirliği-Galatasaray maçının 55. dakikası. Lincoln ceza sahasının sol çaprazında topun başında. Çoğu futbolcu duran topu kullanmadan ne yapar? Topun dibindeki çimleri kramponları ile ezer ki topa daha rahat yön verebilsin. Lincoln de böyle yaptı. Çimleri ezdi. Ama suni çimi ezdi. Ekran başında dur oğlum ne yapıyorsun dedim ama kendisine sesimi duyuramadım. Yapmış olduğu o hareketin topun direkten dönmesinde etkisi var mıdır yok mudur orasını bilemiyorum tabi. Ama o çimler Ali Sami Yen'deki gibi ezilmemiştir orasını biliyorum. Eski alışkanlıklar işte. O çimler ezilse de ezilmesi de farketmez. Lincoln toprak sahada çocuklarla top oynasa dahi o hareketi yapar. O kareyi bulamadım kusura bakmayın.

Arda Turan (sent it)


Detaylarda kaybolmak diye birşey yoktur aslında. Detayları anayola bağlayamamak herzaman sorun çıkarmıştır insanoğluna. Son 2-3 maçtır bir değişim seyrediyorum. Tabi buradan bana görünüyor da olabilir. Arda Turan kafasına Galatasaray'dan daha büyük bir takımda oynamayı koymuş gibi oynuyor. Bu oyun Galatasaray taraftarını memnun etmese de. Soldan bağla, 3 kişiyi dola, onu çarşıya bunu pazara yolla olmadan taraftarı memnun etmek hayli güç. Arda'nın 15-20 gün önceki fiziksel tükenişi yavaş yavaş toparlamaya başlamış gibi duruyor ama benim asıl yazmak istediğim bu değil. Arda son maçlarda oyunun her iki tarafını da oynamaya çalışıyor. Hem de Arda'nın eski haline göre haddinden fazla. Ekrandan benim kadrajıma girenler bunlar. Arda aslında Arsenal'de, Real'de, Chelsea'de oynaması gerektiği gibi oynamaya çalışıyor ve bu da hücum gücünü bir nebze de olsa azaltıyor. Birilerine yavaş yavaş mesajı göndermeye başlamış gibi. Hakan Balta herhelde en rahat zamanlarını geçiriyordur. Şimdiye kadar Arda'dan gelen böyle bir destek bonustan öte geçmiyordu çünkü. Aman böyle oynasın. Yoksa Hasan Şaş'ın modifiyesi olarak kalacak ki oturup ağlarım bu yeteneğe. Arda'nın hücum performansı düşmüyor, Arda oynaması gerektiği gibi oynuyor.