14 Ocak 2009 Çarşamba

Suat Karaliç & Fatih Terim

Suat Karaliç'i herkes 84 yılında oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçından hatırlar. 1 sezon Fener'de oynayan libero Karaliç 1 gol atmıştır, o da Galatasaray'a. Ve frikikten. Galiba diğer yabancı Repçiç'ti. Maçtan sonra Fatih Terim'in Karaliç'i tokatlaması maçın hatırlarda kalmasının bir diğer sebebidir. Fener-Galatasaray maçının olduğu 8 Nisan 84 günü Lüleburgaz'da Edirne'nin maçı vardır. Smayıl sakat. O zamanlar Sarıyer'de değil Edirne Spor'da.Halil İbrahim ile dayımların muhasebe dükkanına gelirler. Oradan da dayım, Levent Dayım, Smayıl ve Halil İbrahim Burgaz'a Edirne'nin maçına giderler. Yolda fikir değişir. Ne yapacağız biz Burgaz maçında yürüyün Fener maçına gidelim. Tokat olayını birebir yaşayan ekiptir kendileri. Daha sonra Karaliç'in yolu Edirne Spor'a düşer. Smayil'li, GS'li Muhammed'li, Karaliç'li, Arda'lı Edirne Spor. Zaten bir de 90'ların ortasında Selim'li, Hakan Keleş'li, Nurullah Sağlam'lı kadro var başka da yok. Bir maçtan sonra Edirne'de park gibi bir yerde oturmuşlar muhabbet ediyorlar. Levent Dayım "ya Suat sana bir şey soracağım" demiş. Fatih Terim'in Osmanlı Tokat'ının hatırlatmış Karaliç'e. Karaliç demiş ki "yahu o akşam ben neredeydim biliyor musunuz? Taksim'deki Etap Oteli'nde (ismini yanlış hatırlıyor olabilirim) Fatih Terim'le oturduk saatlerce muhabbet ettik. Orada oldu ve bitti. Taraftar yaygarayı koparttı, tribünler karıştı, saha karıştı ama oldu ve bitti. Bitti, gitti.

500. Yazı Anısına (Trakya Hikayeleri)

500. postu giriyoruz. İyiden iyiye kantarın topuzunu kaçırmaya başladığımızı hissediyorum ki tipik "bir "Engin Ardıç" uslübu dört bir yanımı sarmaya başladı. 500. postta bir anımı sizlerle paylaşmak istedim. Ortaokul 1. sınıftayız. Edirne ili Havsa İlçesi Havsa Ortaokulu. Köhne bir konferans salonumuz var. İngilizce sınavlarını ispirtolu kağıtlara oluyoruz. Kafa bi dünya. Trakya itibari ile şikayetçi olan fazla yok. İngilizce sınavlarına A,B,C ve D'ler aynı anda giriyoruz. Tek seferde temizlik uygulaması. Seviyorum ingilizceyi. Fena değilim ingilizcede. Sınıfımızın yarısı köylerden sabah gelip okul çıkışı dönen arkadaşlarımız. İçlerinde tarım ve hayvancılıktan dolayı derslere zaman ayıramayanların sayısı çok fazla. Sabah süte gidip okula gelen arkadaşlarımız var.

Neyse sınava girdik. Duvar dibi kapma telaşı. Ezilenler falan. Bizim ekibin ortalarında ben varım. Arkama doğru da 5-6 kişi var. Sorulardan biri aynen şöyle. "Where do you go to see animals?"Sokağa çıkarım, köye giderim tövbe yarabbi. Hani önceden çalışılmış sorulardan gelir ya sınavda. Cevap "I go to zoo."En yakın hayvanat bahçesi Gülhane'de. Sınıftan kaç kişi İstanbul'a ayak basmıştır bilinmez. Suç bizde ki cevap olarak "I go to Köseömer" (bizim köy) yazmadık. I go to zoo yazdık gitti. Ezberine bilmem ne yaptığımın sistemi. Yalnız sorun şu ki benim "z" harfi "2" gibi.

Neyse...Aradan 10 gün geçti İngilizce dersindeyiz. En arkada 6-7 kişi oturuyoruz. İngilizceci derse geldi ve kafadan bize bakarak kalkın ayağa dedi. Bilemiyorum ki ne b..yedik. Adam disiplin kurulunda olduğu için konunun tuvalatlerin kabile gibi olmasına gelmesini bekliyoruz. Biri paketi sıkıştıyor masa altına. Ulan dedi "hadi hepiniz "zoo"ya gidemediniz. Hem kopya çekiyorsunuz hem de yutturmaya çalışıyorsunuz. Hepiniz "zoo"ya gitseniz sorun olmayacak ama biriniz 300, biriniz 500 biriniz 600'a gitmişsiniz." Benim arkamdaki Cino kopya çekmesi belli olmasın diye 200'ü yani zoo'yu 300 yazmış. Son iki rakamı da değiştirmiyor ki doğru da güme gitmesin. Arkasındaki Çukurköy'lüye demiş ki bana bak ben 300 yazıyorum sakın 300 yazma. Ne yazayım? 400 yaz. 500,600,700,800. Masanın altına girmişim, gözümden yaşlar akıyor gülmekten. Bereket önümde birileri var ki soteleniyoruz. Sen git "I go to 500" yaz. 500. post da böyle olsun.