27 Ağustos 2008 Çarşamba

Bir Trakya Masalı


Adaş nabuyun be?” diyerek başlar soru ve “iyi be adaş sen nabuyun? diyerek cevaplanır. Soruya soruyla cevap verilir anlayacağınız. Bu replik hiç değişmez Trakya’da. Repliği de bırak herkes adaştır birbirine karşı Trakya’da. Mehmet, Mehmet’e de adaş der Ahmet’e de adaş der. Herkes “Aga” olur. “Agacım nabuyun be?” tümcesi, “Agacım sana birini sorcam Domurcalı küyünden” tümcesiyle hiç tanımadığınız birine köy meydanında da sorulabilir. Yadırganmaz. Eğer tanınılıyorsa anında cevap verilir. Çiftçisi bol olduğu için hava tahmin raporları ve mevcut hava durumu hakkında yorumlar köy kahvelerinde bitmek bilmez. Saatleri alabilir. Hele hele kaldırılmayan ürün varsa aman aman. Bünyamin Sürmeli gelip “yeter be ya” diyerek %100 ne olacağını açıklasa dahi hava üzerinden yorumlar bitmez. Geçmiş yıllardaki hava durumu efsaneleri sürekli anlatılır. Hangi köy kahvesine girerseniz girin “Trakyalı olduğunuz hemen çıkarılır”. Sen kimin çocuğu be? sorusu meşhurdur bu tanışma aşamalarında. Kahvede bulunan hemen hemen herkes tekrarlı “hojdeldiniz hojgeldiniz” demeyi ihmal etmez. “Ne arıyo bunlar burada be ya” tadında rahatsız edici bakışlar pek olmaz. Alkolü bol olduğu için kavga gürültüsü de olur. Bir kavga çıkar üst mahallede kol kırıktır, alt mahallede ise turp gibidir kavganın kahramanı. Çiftçilikten kaynaklı özellikle kış mevsimi zaman bol olduğu için erkekler arası dedikodu hiç bitmez. Trakya’da erkekler daha dedikoducudur. İtiraz eden olmaz sanırım. Özellikle pazara gidilir ve pazarda gezilir. Niye? Çünkü köyden manitalar gelir de ondan be ya. Pazarda iki erkek elinde tek torba poşet olmadan dolaşır. Hele iki güzel kız var da her kesişme noktasından karşılarına çıkılır. Manitalar da göz gibi bakar pazara gelmeye o da ayrıdır ya neyse. Berber, kahve, lokanta, lokal, dernek, kooperatif her nereye girerseniz girin Atatürk’ün resmi ikişer üçer asılıdır. Türk bayraklarını bolca görmek mümkündür esnafta. Hatta traktörde. “Ah be demiş Kemal Agam olsaydı şimdi böyle olmazdı. Ah be demiş şöyle olmazdı. Öyle Kemal Agam, böyle Kemal Agam. Dayanamamış sormuş dinleyen. Kim demiş senin Kemal Agan? Şaşıran bir yüz ifadesiyle “Atatürk be ya.” diyerek cevap gelmiş. Bitmeyen muhabbetler. Alkol almak için zaman ve mekan hemen yaratılır hiç problem olmaz bu tip şeyler. Sorun yaratmaya değmez. Nabuynuz? denilirse mazot aluyuz şekline bir cevap gelmesi kuvvetle ihtimaldir. Atatürk de çok içermiş be ya diyerek bir güzel altlık yapılır duruma. Unutmadan küçük olan herkes de “yiğenim” diye çağrılabilir. Mahsuru yoktur. Boşnakça ve Pomakça konuşulan köyleri çoktur ama Türk Bayrağı ve Atatürk posterinin altında yapılır bu konuşmalar. Art niyet yoktur. Genelde bölge halkı Bulgaristan’a gitmeye meraklıdır ama Bulgaristan denmez. Bulgar’a gidiyorum denir. Particilik muhabbeti yıllar biter ama bitmez. Hele birileri başka partiye geçtiyse aman aman. Soğuğuna alışık olmayanlar epey bi afallar? Ben şurada kaldım, burada askerlik yaptım diyerek başlar ama Trakya ayazını yiyince “valla Erzurum bu kadar kesmiyor” laf arasına sıkıştırılır. Gerer adamı. Yüz felcine müsaittir. Hatta bu tip erkeklerin rüzgarı alan merayı çıkartılması uygun olur ki ısınmak için cigara yakmak mecburiyetinde kalsın. O ona yeter. Çoğu göçmendir bu toprakların. Boşnak, Pomak, Arnavut, Bulgaristan muhaciri, Selanik göçmeni gırladır. Alevi köyleri de vardır. Güzeldir memleketim. Herkesin memleketi gibi.

Hiç yorum yok: