31 Aralık 2008 Çarşamba
Alternatif Medya ve Medya Okuryazarlığı
Barney Ronay'ın Terim hayranlığı
30 Aralık 2008 Salı
28 Aralık 2008 Pazar
Kılıçdaroğlu Kime Çalışıyor?
27 Aralık 2008 Cumartesi
Semt sizin aşk bizim
26 Aralık 2008 Cuma
Yerel Medya & Tribün Spor
Dinamo Mesken & Lokomotif Fatsa
1971 yılında kurulan ve taraftarlarınca ‘Dinamo Mesken’ olarak adlandırıldığı için 12 Eylül askeri darbesinin ardından, ‘Milli değerlere açıktan saldırı’ gerekçesiyle kapatılan Ertuğrulgazi Gençlik ve Spor Kulübü’nün o dönemde yargılanan futbolcuları, kulüplerini yeniden hayata döndürdü. Eski günleri unutamayan ‘Dinamo Mesken’ sevenler, yine aynı olumsuzluklarla karşılaşmamak içinde kulübün adını ‘Meskenspor’ olarak tescil ettirdi. Aralarında Sanatçı Erkan Can’ın da bulunduğu eski adıyla Meskenspor taraftarları, ilk etkinlik olarak hafta sonu Bursa’da tanışma yemeğinde bir araya gelecek.
Bursa’nın 1970'li yıllarda ‘Solcu’ semti olarak bilinen Mesken’de 1971 yılında bir araya gelen mahallenin gençleri ve ileri gelenleri spor kulübü kurmaya karar verdi. Yapılan girişimlerden sonra kurulan kulübe Ertuğrulgazi Gençlik ve Spor Kulübü adı verildi. Takımın başkanlığına o dönemde 30 yaşında olan Tunçkanat Yeğin getirilirken, Antrenörlüğü ise Bülent Merey üstlendi. Futbol ağırlıklı kurulan kulüp, amatör lig maçlarında aldığı başarılı sonuçlarla önce mahalle sakinlerinin daha sonra da Bursa’nın ilgi odağı oldu.
Dinamo Mesken Spor’da o yıllarda futbol oynayıp yöneticilik yapanlar takımlarını yeniden kurmaya karar verdi. Kulüplerine ‘Başımız yine belaya girer’ endişesiyle gönüllerinden geçen ‘Dinamo Mesken’ adını koymayan yöneticiler bu kez ‘Meskenspor’ olarak adını tescil ettikleri kulüplerini amatör futbol yaşamına döndürdüler.
Tribün Spor'a destek olalım mı?
25 Aralık 2008 Perşembe
Yaşanmış Trakya Hikayeleri
Golü yediğin an
Literatüre Girsin
24 Aralık 2008 Çarşamba
Kredi var kariyer bitirir kredi var...
23 Aralık 2008 Salı
Real Money
22 Aralık 2008 Pazartesi
Mitsubishi ve McDonald's
Uğur Meleke Milliyet'te
21 Aralık 2008 Pazar
Tabata-Bilica ve Trabzon
Tek Forvet Çift Forvet..
Son dönemin popüler tartışma konusu bu, kaç forvet? Kimi çıkıp Aragones' i eleştiriyor Fenerbahçe nasıl tek forvetle oynar diye, kimisi çıkıp takımını üç forvetle oynatan hocayı tebrik ediyor. Cesur olmak, hücumu düşünmek lazım; gerekçe bu. Çok forvet hücum gücünü arttırmak demek mi oluyor peki? Dizelim babacım o zaman 4 defansı, koyalım önüne bir tane orta saha, kalanı da sıralayalım rakip ceza sahasının önüne; bu mudur yani olay? Yoksa senin takımının oyunu ne kadar alanda oynadığı mı? Sen defansına hattı çekiyorsun orta alana ve diyorsun ki burada basacaksınız, sıfır forvetle oynasan ne yazar bu durumda. Topyekün hücumda takımın işte, becerebilir misin orası tartışılır. Mesele de bunu becerebilmek zaten. Takımı bütün halinde yönlendirmek, yoksa yemişim ikili üçlü forveti. Ekip halinde iyi hücum ve savunma yapıyorsan becerirsin bu işi, ilerde 3 forveti savunmaya yardım etmeden bekletme günleri tarihte artık. İzle United' ı; takım savunmadayken rakip yarı sahada kaç adam kalıyor say bakalım. Korkak mı oynuyor şimdi bu takım! Ferguson bilmiyor 5 forvetle oynamayı, bir siz akıl ediyorsunuz. Böylelerine yukarıdaki dizilim müstehak..
Süzme Mercimek'i Sever Misin Marco?
20 Aralık 2008 Cumartesi
Mekdomalsta kahvaltı keyfinin verdiği haz
19 Aralık 2008 Cuma
Kedi, Arşın ve Ciğer
18 Aralık 2008 Perşembe
16 Aralık 2008 Salı
WOMM-Çağan Irmak-Aceto-Borges-Lambuja-Noat Samisa
15 Aralık 2008 Pazartesi
Okeye 4. TSL Gerçeği
14 Aralık 2008 Pazar
Stankoviç ve Murat Erdoğan'ın Futbol Mantaliteleri
13 Aralık 2008 Cumartesi
Zayıflamışız...Karakterden
Uğur Mumcu ve Barış Özbek
Seyir Zevki için At
Dakika 55
Arda Turan (sent it)
11 Aralık 2008 Perşembe
ELM Sokağı (Milano)
29 Ocak 89
Ticarete Atılmak...MR işi
7 Aralık 2008 Pazar
Özgür Yankaya
AROG ve Fenerbahçe
6 Aralık 2008 Cumartesi
Gol Sevinci (Emre)
5 Aralık 2008 Cuma
Bir Trakya Masalı (Nostalji)
“Adaş nabuyun be?” diyerek başlar soru ve “iyi be adaş sen nabuyun? diyerek cevaplanır. Soruya soruyla cevap verilir anlayacağınız. Bu replik hiç değişmez Trakya’da. Repliği de bırak herkes adaştır birbirine karşı Trakya’da. Mehmet, Mehmet’e de adaş der Ahmet’e de adaş der. Herkes “Aga” olur. “Agacım nabuyun be?” tümcesi, “Agacım sana birini sorcam Domurcalı küyünden” tümcesiyle hiç tanımadığınız birine köy meydanında da sorulabilir. Yadırganmaz. Eğer tanınılıyorsa anında cevap verilir. Çiftçisi bol olduğu için hava tahmin raporları ve mevcut hava durumu hakkında yorumlar köy kahvelerinde bitmek bilmez. Saatleri alabilir. Hele hele kaldırılmayan ürün varsa aman aman. Bünyamin Sürmeli gelip “yeter be ya” diyerek %100 ne olacağını açıklasa dahi hava üzerinden yorumlar bitmez. Geçmiş yıllardaki hava durumu efsaneleri sürekli anlatılır. Hangi köy kahvesine girerseniz girin “Trakyalı olduğunuz hemen çıkarılır”. Sen kimin çocuğu be? sorusu meşhurdur bu tanışma aşamalarında. Kahvede bulunan hemen hemen herkes tekrarlı “hojdeldiniz hojgeldiniz” demeyi ihmal etmez. “Ne arıyo bunlar burada be ya” tadında rahatsız edici bakışlar pek olmaz. Alkolü bol olduğu için kavga gürültüsü de olur. Bir kavga çıkar üst mahallede kol kırıktır, alt mahallede ise turp gibidir kavganın kahramanı. Çiftçilikten kaynaklı özellikle kış mevsimi zaman bol olduğu için erkekler arası dedikodu hiç bitmez. Trakya’da erkekler daha dedikoducudur. İtiraz eden olmaz sanırım. Özellikle pazara gidilir ve pazarda gezilir. Niye? Çünkü köyden manitalar gelir de ondan be ya. Pazarda iki erkek elinde tek torba poşet olmadan dolaşır. Hele iki güzel kız var da her kesişme noktasından karşılarına çıkılır. Manitalar da göz gibi bakar pazara gelmeye o da ayrıdır ya neyse. Berber, kahve, lokanta, lokal, dernek, kooperatif her nereye girerseniz girin Atatürk’ün resmi ikişer üçer asılıdır. Türk bayraklarını bolca görmek mümkündür esnafta. Hatta traktörde. “Ah be demiş Kemal Agam olsaydı şimdi böyle olmazdı. Ah be demiş şöyle olmazdı. Öyle Kemal Agam, böyle Kemal Agam. Dayanamamış sormuş dinleyen. Kim demiş senin Kemal Agan? Şaşıran bir yüz ifadesiyle “Atatürk be ya.” diyerek cevap gelmiş. Bitmeyen muhabbetler. Alkol almak için zaman ve mekan hemen yaratılır hiç problem olmaz bu tip şeyler. Sorun yaratmaya değmez. Nabuynuz? denilirse mazot aluyuz şekline bir cevap gelmesi kuvvetle ihtimaldir. Atatürk de çok içermiş be ya diyerek bir güzel altlık yapılır duruma. Unutmadan küçük olan herkes de “yiğenim” diye çağrılabilir. Mahsuru yoktur. Boşnakça ve Pomakça konuşulan köyleri çoktur ama Türk Bayrağı ve Atatürk posterinin altında yapılır bu konuşmalar. Art niyet yoktur. Genelde bölge halkı Bulgaristan’a gitmeye meraklıdır ama Bulgaristan denmez. Bulgar’a gidiyorum denir. Particilik muhabbeti yıllar biter ama bitmez. Hele birileri başka partiye geçtiyse aman aman. Soğuğuna alışık olmayanlar epey bi afallar? Ben şurada kaldım, burada askerlik yaptım diyerek başlar ama Trakya ayazını yiyince “valla Erzurum bu kadar kesmiyor” laf arasına sıkıştırılır. Gerer adamı. Yüz felcine müsaittir. Hatta bu tip erkeklerin rüzgarı alan merayı çıkartılması uygun olur ki ısınmak için cigara yakmak mecburiyetinde kalsın. O ona yeter. Çoğu göçmendir bu toprakların. Boşnak, Pomak, Arnavut, Bulgaristan muhaciri, Selanik göçmeni gırladır. Alevi köyleri de vardır. Güzeldir memleketim. Herkesin memleketi gibi.