28 Ağustos 2008 Perşembe

Nostaljinin İçine Nasıl Edilir?


E çok basit. Bir gün akşam saatlerinde tv karşısına geçilir. Kanallar taranırken TRT 3’te TFF’nin 75. yıl kutlamaları içerisinde yer alan Türkiye Karması-Dünya Karması maçına denk gelinir ve “seyredelim” denilir. Hesap yapmayalım yıl 1998’tir. Bu kadar edilgen cümle yeter. Geldik 2007’ye. Dünya Karması’nda Hagi var, Popescu var, Moşe var, Papin var. Hagi döktürüyor. Şeref tribününde Demirel, Blatter ve Johansson yan yana. Maç belki de mekan olarak Türkiye’nin en güzel stadı İnönü’de. Tabii Beşiktaş taraftarları da ağırlıkta. (Zaten Milli maçlarımız hangi büyük takımımızın stadında olursa o takımımızın taraftarları ağırlıkta oluyor ve maç da güme gidince kendi takımları lehine tezahürata başlıyorlar. Maçtan önce de ufaktan olur ama o zaman kamera kayıt fazla olmadığı için önemli değildir.) Hagi gol atıyor. Galatasaray’a küfür. Hagi iyi pas atıyor küfür. Beşiktaş taraftarı ha bire “Ulusoy istifa” diye bağırıyor. Arada sırada maçı bırakıyor “Beşiktaş” diye bağırıyor. Diğer tribünler “Türkiye” diye cevap veriyor. Zaten tribünlerin de dörtte üçü boş. Niye bu yazıyı yazıyorum biliyorsunuz değil mi? Aradan yıl hesabına göre 10 sene geçmiş. Ne değişmiş? Hiçbir şey değişmemiş değil mi? Biz maalesef futbolu değil tuttuğumuz takımı seviyoruz. 10 sene önce, 10 sene sonra. Aklım Beşiktaş taraftarına takıldı maçı seyredemedim. Ama eminim ki Samiyen’de olsaydı Galatasaray; Kadıköy’de olsaydı Fenerbahçe taraftarına takılırdı. Unutmadan yazalım. Yukarıda ne değişmiş, hiçbir şey değişmemiş dedik değil mi? 24 Ağustos 2008. Yer Antalya. Antalya-Beşiktaş maçı. Hasan Doğan için saygı duruşu var. Bu saygı duruşundaki sessizliği fırsat bilen Antalya taraftarı S……Beşiktaş diye bağırıyor. Bunun üzerine daha ne diyebilirizsiniz ki. Aynı saatte de İnter-Roma maçında Roma’nın Başkanı için saygı duruşu vardı. Ne tesadüftür ki aynı saatlerde. Al iki kareyi yan yana oynat. Sesli oynat ama cümle alem duysun rezilliği. Avrupa 3.sü ülkenin futbol seyircisinin seviyesini gör. Bu zamana kadar sessiz sessiz yazıyorum şurada eğer okurken içinden dersen ki “birkaç kendini bilmez” işte o zaman sana yazmayacağım.

Hiç yorum yok: