30 Kasım 2008 Pazar
Issız Adam-Palermo ve Pembe'nin şekeri
Diyarbakır Yeşil Bağlar (Sami Yen)
29 Kasım 2008 Cumartesi
Eyt Babalar
Bünye
Haydi Hareketli Gençler
Bazen Susmak
28 Kasım 2008 Cuma
Semih Ne İş?
27 Kasım 2008 Perşembe
O günden bugüne
Scolari & Demirel
Sarper Semiz (Olur Mu?)
Olur mu?
Senin resmini çizdim,
Fırçam yüreğimdi,
Renklerimde sen vardın,
Manzaram anılardı,
Aşkımla bezedim
Her bir kıvrımını,
Ruhumdan boya kattım,
Seni şaheser yaptım,
26 Kasım 2008 Çarşamba
Hilton sandalyeler
Get up stand up
Barselona (başka bahara)
25 Kasım 2008 Salı
Win & Win
Schalke 04 & Ağrı 04
Kaptan Fabregas
24 Kasım 2008 Pazartesi
Benzer gol sevinçleri
Bir benzer gol sevinci yazısı da bizden olsun. Bu hafta Getafe maçında Keita golünü attıktan sonra korner direğine yakın bir yerde secdeye gitti. Dini inanışının bir yansımasıydı tabi bu sevinç. Bu sevinç beni 2002-2003 sezonunda Beşiktaş-FK Sarajevo UEFA Kupası 1.tur maçına götürdü. Sarajevo maçı burada 2-2 biterken Emir Obuca golünü attıktan sonra neredeyse sahanın aynı yerinde secdeye gitmişti. Keita ve Emir aynı postta...Garip geldi şimdi yazınca.
Kutlu Olsun
İyi niyet, kötü niyet
Eskişehir'in Sulak Ovası
23 Kasım 2008 Pazar
Su Tercihleri
Bir Eczacıbaşı Hikayesi
22 Kasım 2008 Cumartesi
Mik Mikrofonlarımız
21 Kasım 2008 Cuma
Henry&Gerard
20 Kasım 2008 Perşembe
Boro Tarihi
Moyes'in Bebesi
19 Kasım 2008 Çarşamba
Efsane Tezahüratlar
Milli maçlar okunurken efsane tezahüratı girelim dedik Avustuya maçının anısına. Şşşşt şşşşt Lindenberger. Şşşşt şşşşt Lindenberger.Şşşşt şşşşt Lindenberger. Rıdvan'ın o gün kafa ile attığı gole ek olarak bir de jübilesinde kafayla golü var. Başka var mı, bilmiyorum...Bir de Ravelli Ravelli Fuck You Fuck You Ravelli var ki melodisiyle söylenince tadından yenmiyor. Emre Aşık ne yüklenmişti be. Oğuz da Sergen'e ne ters top attıydı. O günün sabahında dayımla maçı konuşuyorduk. İyi güzel de biz Milli Takım olarak hiç büyük kazanamıyoruz ki demiştim. Bugün kazanacağız demişti. Kazandık...
Akademi Lig?
Çukurova Grubu: Gaziantep, Adana Gençlerbirliği, Adana Demirspor, Gaziantep BŞB, Tarsus İY, Gaski Spor, İskenderun DÇ
Ege: Buca, Denizli, Turgutlu, Manisa, Göztepe, İzmir, Altay, Karşıyaka, Nazilli Belediye, Akhisar Belediye
İç Anadolu: Gençlerbirliği, Ankaraspor, Eskişehir, Ankaragücü, Etimesgut Şekerspor, Hacettepe, Türk Telekom, Konya, Bolu
Marmara: Beşiktaş, Galatasaray, Bursa, Fenerbahçe, Sakarya, Kartal, İstanbul BŞB, Pendik, Kocaeli
4 pilot bölgeden ilk 3 sırayı alan takımlar ve bu pilot bölgelerde ilk 3 sırayı alamayan takımlardan oluşan bir pilot karma takımı; 4 grupta 4’er takımlı toplamda 16 takımlı bir oluşuma giderler. Burası da güzel ki elenen takımlardaki iyi oyuncular oynamaya devam ediyorlar. Sonrası çeyrek final, yarı final ve final…Yeri gelmişken ifade edelim ki bu ligin finalini kesinlikle dolu tribünler önünde yapmanız gerekir. Bunun için büyük bir maçtan önce olması uygundur. Ve bu maçı bir TV kanalımızın canlı olarak şifresiz yayınlaması daha da uygun olur kanımca. TFF ilk 3 sırayı alacak takımlara ödül verecekmiş. Ama o ödüllerin ne olduğunu şimdiden belli etseler daha iyi olmaz mı? En uygunu burs olur bence bu yıldız adaylarına diye düşünüyorum. Zaten büyük takımlar bu ligi takip ediyorlardır çünkü zaten kendileri ligde oynuyorlar. Allah’a şükür scout problemi yok bu açıdan. U15 liginde 94 doğumlu ve sonrası U14 liginde ise 95 doğumlu ve sonrası oynayabiliyor. Batuhan’la arasında 5 yaş var yani bu küçük adamların. Çok da uzak değiller günümüze. Efendim bu ligde güzel bir uygulama var ki o da ilk 16’da yer alan oyuncuların tamamının oyuna girmesi zorunlu. Ve 2. yarı başlamadan bu 5 hakkın 3’ünü kullanmak durumunda takımlar. Antrenörler UEFA B tipi Lisans’a sahip olmak durumundalar. Maçları çim saha veya suni çimde oynamak zorunlu. Maçlar 35’er dakikadan 2 devre ve devre arası 10 dakika. Maçların hepsi şu an 14:15’te başlıyor. Bu çocuklar zaten 2-3 saatlik yolculukla evlerine dönüp ertesi gün de okullarına gidiyor gece maç oynatacak halin yok. Maçlarını cumartesi oynuyorlar ki bu da olması gereken. Pazar günü ancak okul hazırlıkları, banyo neyin…Cumartesi A takımların gündüz oynadığı maçların önüne bu çocukların maçlarının alınmasında fayda var. Adam pardon çocuk 16 yaşında EPL maçına çıkıyorsa şimdiden o atmosferi çocukların yaşamasında fayda var derim. Şimdi konuyu ters yüz edelim. Ligimizin adı Coca Cola Akademi. Ligimizin adının Akademik olması için biz bu çocuklara ne eğitim veriyoruz? Sakın yanlış anlaşılmasın ki PAF Ligi’nden 5 kere daha faydalı bu lig bana göre. Turgutlu ve Akhisar’da nasıl bir akademik gelişme programı uygulanıyor bu çocuklara. Haftada 2-3 gün idman, veliden izin ve maça çıkış. Bu ligin adı bu durumda olsa olsa Coca Cola U14 ya da U15 ligi olur. Çocuk akademik eğitimini kulübün bünyesinde almıyor ki başarısı doğrultusunda devam ediyor okuluna. Zaten ilköğretimi bitirdiğinde 14 yaşında bu çocuk. Neyin U14’ü neyin Akademisi. Liverpool Akademi diyor ki çocuklar buradan mezun olduğunda ve futbolculuk kariyerleri sona erdiğinde dahi “donanımlı” olmalı. Zaten bu yüzden oranın ve ligin adı Akademi. Kulübün bünyesinde akademisyenler tarafından eğitime tabi tutuluyor bu çocuklar. Sosyal bilimlerinden tutun da fen bilimlerine oradan tutun da anatomi ve beslenmeye kadar. Ve öncelik eğitim. Ondan sonra top tepme. Lige eyvallah ama bizim ligin adının akademi olması için biraz erken. Coca Cola U14-U15 uygundur.
"14-15 yaş çocuklarımızın mücadele ettiği bu lig yetenekli ve gelişime açık futbolcuların teşhisi ve futbol eğitiminde kalitenin yükselmesi konularında büyük fayda sağlayacak. Futbol Geliştirme Merkezi olarak sadece iyi futbolcu değil aynı zamanda iyi vatandaş yetiştirilmesi gerektiğini de inanıyoruz. Bu yüzden de bu ligde oynayan çocuklarımızın eğitimlerini de yakın takibe almış durumdayız. Örneğin bu sene Seviye Belirleme Sınavı'nda 500 üzerinden 200'in altında alan ilköğretim öğrencileri ile yıl sonu not ortalamaları 5 üzerinden 2'nin altında olan ortaöğretim öğrencileri gelecek sezonda ligde yer alamayacaklar" diye konuşmuş. Yukarıda da dediğim gibi siz burada denetlemecilik yapıyorsunuz akademi lafı altında. Sizin yaptığınızı MEB’de yapar eğer çocukların isimlerini MEB’e verirseniz.
Burası da gayet güzel hoş tabi. Çocukların teslim edileceği antrenörlerin bu eğitimlerden geçmesi gerekir. Ama bu 15-20 günde verilen bu eğitimler antrenöre ne verir, orası tartışılır. Ligin adının Akademi olabilmesi için bu çocukların kulüp bünyesinde akademik kariyerlerine devam etmesi gerekir ki hadi onu geçtik Türkiye şartlarında. O zaman bu çocuklara antremanlardan önce 1 saat beslenme, spor sağlığı vb. konularsa dersler verilmesini sağlamak gerekir. Onda da ne yapacağız? Antreman saatlerine göre çevredeki üniversitelerle işbirliği yapılacak ki buna da TFF’nin ön ayak olması gerekir. Hocalarımız da ücretsiz olarak zamanlarını ayıracak bu kardeşlerimize 1-2 saat haftada.
Uzun lafın kısası, TFF çok doğru bir iş yapmıştır. Umarız yukarıda sıraladıklarımız doğrultusunda bu eksiklerin üzerine her sene koyarlar. Ve belki de 10 sene sonra bizim de bir Akademi Ligi’miz olur.
Göbeğim kaşınıyor
Noat Samisa'nın Yazısı Üzerine
16 Kasım 2008 Pazar
Küfür etme ettirme
Amigo Yaşar
Devam
15 Kasım 2008 Cumartesi
2 Takım
Husumet ( Bursa-Beşiktaş)
Bursa’nın maçları şu şekilde:
34. hafta Bursa 1-0 Samsun
33. hafta Diyarbakır 0-3 Bursa
32. hafta Bursa 4-2 Rize
31. hafta Bursa 4-0 Elazığ
30. hafta Sebat 0-1 Bursa
29. hafta Bursa 1-2 Trabzon
28. hafta Adana 0-3 Bursa
27. hafta Bursa 1-1 İstanbul
26. hafta Fenerbahçe 3-1 Bursa
25. hafta Bursa 3-2 Malatya
Bursa bu 10 haftada küme düşen ve küme düşme hattında olan Diyarbakır, Rize, Elazığ, Sebat, Adana ve İstanbul ile oynuyor. 2 maç zaten Fener ve Trabzon…Beşiktaş’ın bu 10 haftada topladığı puan sayısı 11. Bursa’nın yarısı kadar. Ki Beşiktaş 24. hafta sonra erdiğinde lider Fener’in 3 puan gerisinde. Puanı 51. Son 10 hafta oynadıkları 6 maç ortak. Beşiktaş 28. hafta Sami Yen’de Galatasaray’ı yendiğinde lig ikincisi. Zaten sonraki haftalarda galibiyeti yok Beşiktaş’ın. Hatta 6 haftada sadece 2 puanı var. 29 ve 30. haftalar sırasıyla Gençlerbirliği ve Konya maçlarını 2-2 tamamlıyorlar ve akabinde İnönü’de Fenerbahçe’ye 1-3 yeniliyorlar. 31. hafta bittiğinde Beşiktaş’ın lig 3.lüğü garanti. Başka da bir bok olmaz. 2. Trabzon’un 6 puan gerisindeler, 4. Denizli’nin 8 puan ilerisindeler. Buraya kadar iyi geldik. Buradan sonra Bursa’nın dellenmeleri başlıyor.
32. hafta Adana 1 BJK 0 (Adana zaten düşmüş)
33. hafta BJK 0 Sebat 2
34. hafta Rize 1 BJK 0
Yani Bursa’nın bizi düşürdünüz dediği maçlar 33. ve 34. hafta. Beşiktaş’ın Galatasaray’ı 28. hafta yendiği kadro Cordoba, Emre Aşık, Tayfur, Ahmey Yıldırım, Yasin, Pancu, Üzülmez, Giunti, Zago, Tümer, A. Hassan. 31. hafta Fener’e yenildiği kadro ise Cordoba, Ahmet Yıldırım, Yasin, Pancu, Sergen, Kaan, Üzülmez, Giunti, Zago, Serdar, Tümer…Rize maçını değerlendirmeye dahi almak istemiyorum ki senin ne olacağın 3 hafta öncesinden belli olmuş ve karşında seni mutlaka yenmek zorunda olan bir Rize var. Ve Rize kendi sahasında oynuyor. Ve Rize Bursa’yı da kendi sahasında 1-0 yenmiş o zaman. Tamam Beşiktaş bu 2 maçta bazı as oyuncularını kullanmamıştır, bazılarını da kulübede oturtmuştur, buna da amacı belli olmuş bir takım olarak saygı duymak gerekir. Şampiyonlar Ligi gitmiş, Beşiktaş Bursa mı düşmüş, Sebat mı düşmüş, İstanbul mu düşmüş diye mi düşünecek? Adama sen 25 hafta ne iş yaptın diye soralar. Asıl sorun Bursa’nın küme düşmesi ve göbeğini kendisinin kesememesi. Beşiktaş da bunun yansıtma mekanizması. Ve buralara kadar gelen durum. Bu kavgadan beslenen hiç kimse uzun süre yaşayamaz. Orhan Gencebay'ın dediği gibi "herkes gidiyor aya biz sonunda kaldık yaya, sen hep aynı yerdesin. Değiş bu kafayı değiş, aynı yerde kalma geliş..."
14 Kasım 2008 Cuma
Ben olmuşum
13 Kasım 2008 Perşembe
Yükselişe Geçmek? Fenerbahçe??
07-08 Fenerbahçe 2 Galatasaray 0
Akabinde Gençler 1 Fenerbahçe 2
06-07 Fenerbahçe 2 Galatasaray 1
Akabinde A.Gücü 0 Fenerbahçe 1
05-06 Fenerbahçe 4 Galatasaray 0
Akabinde Trabzon 2 Fenerbahçe 3
04-05 Fenerbahçe 1 Galatasaray 0
Akabinde Konya 4 Fenerbahçe 2 (şampiyonluk sonrası)
03-04 Fenerbahçe 2 Galatasaray 1
Akabinde Gençlerbirliği 0 Fenerbahçe 1
02-03 Fenerbahçe 6 Galatasaray 0
Akabinde Samsun 1 Fenerbahçe 3
01-02 Fenerbahçe 1 Galatasaray 0
Akabinde Denizli 1 Fenerbahçe 2
00-01 Fenerbahçe 2 Galatasaray 1
Akabinde Erzurum 1 Fenerbahçe 2
Yani Galatasaray maçından sonraki maçlarda (Fener’in şampiyonluğun garantileyerek çıktığı Konya maçı hariç) takım sürekli galip. İlgili 7 sezondan beri ilk defa takım Kadıköy’deki bir Galatasaray maçı sonrası yine Kadıköy’e çıkacak. Hem de lig ikincisi Ankara ile oynayacaklar. İlk golü atan kazanır istatistiğinin eksik kalan psikolojik travması bu istatistikleri de tersine çevirir mi orasını göreceğiz. Zira ben uzun uzun nedenlerini yazarak bu sene Beşiktaş’ın şampiyon olacağını yazarak bu hakkımı kullanmış oldum. Galatasaray maçıyla sadece düşüşünü engelleyen Fenerbahçe için Ankara, Ankaragücü ve Beşiktaş maçları en az Galatasaray maçı kadar önemli…Zira ekonomide düşüşün yavaşlaması ne zamandan beri yükseliş oldu gibi bir durum söz konusu Fenerbahçe için. Düşüş yavaşlamıştır, Fenerbahçe çıkışa geçmemiştir. Fener’in çıkışa geçeceği maç Galatasaray maçı değil Ankara ve Ankaragücü maçlarıdır.
12 Kasım 2008 Çarşamba
Mazot Terbiyecisi
Kanal A 21:45
Wenger'in Bebeleri 2
Ramos Tiyatrosu Sunar
11 Kasım 2008 Salı
Retired
Sarajevo Ljubavi Moja (FK Sarajevo)
10 Kasım 2008 Pazartesi
Geri Dönüşler
Bruno Mezenga
Telegol (Gökmen)
9 Kasım 2008 Pazar
Boğaz Köprüsü
Kusura Bakmaya
Oradaydım Belgeseli 2
Aradan geçen 12 sene bizi ne kadar sağlıklı bir şekilde maziye götürür orasını kestiremeden sözlerime başlıyorum. 11 Nisan 96’daki maçta Aygün’ün penaltıyı dağlara taşlara attıktan sonra takındığı şapşalik yüz ifadesinin lise defterlerime, sıralarıma, montumun içlerine yapıştırılması sınırlarımı zorlamakta ki rahatsızlık boyutlarındayım. Beni gören Galatasaraylı elinde basketbol topu dahi olsa yere dikiyor penaltı atıyor. Sonra Aygün’ün yüz ifadesini takınıp ha ha hi hi hi…Bokunu çıkardılar ki ne çıkardılar. Ki bunlar maçtan sonra 1 gün okula gitme cesareti gösterememe rağmen yaşanmakta. Ulan sınıfta 5 kardeşiz, 3’ü Galatasaraylı biri Beşiktaşlı. Çekildik kavuğumuza 24 Nisan’ı bekliyoruz. Ulan dedim ben bu maça gidiyorum. Gidiyorum ve dönüşüm muhteşem olacak. O zamanlar cep telefonu denen meret de yok…Amıcaoğlu Ömer İstanbul İşletme’de. Avcılar’da yurtta kalıyor. Alo, alo, alo…Ömer şu an yurtta yok, şu an yemekhanede, he de de hö dö dö. Yahu benim bu maça gitmem lazım o Aygün uykularıma giriyor. Anlamıyor doğal olarak. Daha sonra arayın. ÖSS sınavı öncesi zaten gerginim, sıkıntı had safhada. Ders çalışıyoruz, Fener kovalıyoruz, okulda basket, toprak sahada futbol yılları…Ömer maça bilet alın, geliyorum…İyi de bakalım, falan eee ööö. Alın olum bulun geliyorum. Açık alıyoruz. Yok kardeşim efsane maraton alıyorsunuz. Ben yemiyorum içmiyorum, biriktiriyorum. Siz de maraton alıyorsunuz, bir hafta az yiyin için dııııttttttt dıııtttttt ddııııtttt…Biletlerin çıkmasına daha var…Bu sebeple Aygün kabusuna devam. Telefon geliyor, biletler alınmış…Dünyalar benim. İyi de ben ne diyeceğim de gideceğim İstanbul’a. Neyse ÖSS’ydi, çok bunaldımdı derken tamamdır Melahat Hanım ve Kazım Bey. Bi sorun daha var ki Ömer’e ulaşmam lazım. Gel beni Otogar’dan al. Ulan bi yenelim soracam hepinize okulda. 7’de kapıdayım. İçtima var Edirne Lisesi’nin sarı kırmızı ambleminin önünde…Aygün, Aygün, hayır hayır derken uyanıyorum. Sabah 7’de İstanbul otobüsündeyim. Havsa, Babaeski, Burgaz…Çalı kıpırdasa yolcu diye duracak pezevenkler…Ve kavuşma anı…Ömer (ammo)…Kadıköy’de Ömer’in diğer elemanları ile buluşma ve maratondayız. 1,2,3,4,5,6,7,8,9,10 şeklinde Galatasaray seyircisini sayıyoruz. Maçtan önce içtiklerimizi tabi ki saymıyorum. Ne yani ayık kafa ile mi seyredeceğiz maçı…(Biz buna Trakya’da arabada içtiklerimi saymıyorum deriz. Araba bar.) Tarih 24 Nisan 96.
Fenerbahçe: Rüştü, İlker, Uche, Högh, Oğuz, Erol, Tayfun, Kemalettin, Boliç, Bülent, Aykut.
Yedekler: Engin, Tarık, Halil İbrahim, Atkinson, Saffet Akbaş
Galatasaray: Friedel, Van Gobbel, Bülent, Feti, Tugay, Arif, Sounders, Hakan Ünsal, Hakan Şükür, Suat, Ergün
Yedekler: Hayrettin, Mert, Okan, Ufuk, İlyas
Maç başlıyor. O zamanlar Türkiye’nin en sorunlu, en sabırsız, kendi takımını rakipten daha fazla strese sokan bir maraton. Homur, homur…Galatasaray iyi başlıyor çünkü. 10. dakikada Kemalettin bir pozisyonda maratona geliyor ve elini burnuna götürüp “susun” işareti yapıyor. Ama bu “susun” daha çok sakin olun anlamında. Baskıyı görebiliyor musunuz? Fener çıkacak, 10 dakikada 2 olacak, maç 4-5 farklı bitecek. Bu homurlar, biraz da bunların homurları. Ota boka tepki anlatamam size. O zaman tribün kovalayan birileri yazsa da anlatabilsek derdimizi. Bülent Uygun takıntısı had safhada. Galatasaray kendisine ayrılmış yerin yarısını doldurmuş durumda. Hala gözümün önündeki Van Gommel’in tabanını Aykut’un kafa hizasında görüyorum. Sonra da kendimi 5-6 sıra aşağıda buluyorum. Ulan oğlum öndeyiz, bekleyin geliyorum yarın okula…Aygün’ü göstereceğim hepinize. Sevinmeye başladıktan 5-6 dakika sonra o zamanlar eline baktığımız, bir sezonda 7-8 maç cezalı duruma düşerek bizi Serkan’a mahkum eden, Okacha’ya düğün, Uche’ye sünnet derken kaçan şampiyonluğun mimarlarından Kemalettin Efendi sakatlanıyor. Sıçtık…Saffet Akbaş içeri, Högh Kemalettin’in yerinde. Deplasmandaki Manchester maçının reenkarnasyon hali. Galatasaray’ın kadrosunu maksimumda kullanan Ulubatlı 65’de Arif’i alıyor yerine Okan Buruk’u sokuyor. Zaten ezilmekte olan orta saha Galatasaray’a geçmiş durumda. Okan, Arif, Ünsal, Şükür, Bülent, Tugay, Suat, Ergün…Yaaa…UEFA Kupası fotoğrafına bakalım, top tüfek atalım. Biten Aykut’ın yerine 70’de Uche nasilsin? Maraba Televole Atkinson giriyor…Zaten herkes çok bekletildiğinin farkında. Olmuyor, Fener fazla da pozisyon bulamıyor ve penaltıları bekliyoruz. Aklımda Aygün. Sounders parçalı forma ile atıyor, yine bize hüsran oluyor. Ağlayanlar, çıldıranlar. Ama büyük bir tepki yok. Çünkü herkes Fener’in iyi oynadığının farkında. Büyük bir tepki yok. Derken Souness bayrağı dikiyor ve olanlar oluyor. O gün bir facianın eşiğinden dönüldü Kadıköy’de. Maratonun ön bölümü olduğu gibi tellere yüklendi. Sonradan Galatasaray tribünlerinde olduğunu öğrendiğim arkadaşım aynen şu ifadeleri kullandı. “Abi sevinmeyi bıraktım. Telleri yerde gördüm çünkü”. O gün Süleyman Demirel olmasaydı gerçekten istenmeyen olaylar yaşanabilirdi. Cep telefonu, ayakkabı ne varsa yağıyor. Demirel de ayrandan nasibini almış. Ve Emniyet’in dahiyane fikri. Fener taraftarını çıkaracak, dağıtacak, sonra Galatasaray taraftarına yol verecek. Gitmiyor Fener taraftarı. Bekliyor. Ve gariptir oraya gidiyoruz salmıyor, buraya gidiyoruz salmıyor…Yani Fener taraftarı da bir yere gidemiyor. İstenmeyen olaylar ve gecenin bir yarısı otogar. Sabaha karşı Havsa’dayız. Yürüyecek halim yok. Ayakta durmakta zorlanıyorum. Aygün’e bir de Sounders eklenmiş beynimde. İçtima yalan olmuş. Okulu asma zamanı. Uğraşılmaz bunlarla. Ben en iyisi dershaneye gideyim. Aaa deneme sınavında "Ali Şen" birinci olmuş. Vallahi benim, billahi benim diyorum kimse inanmıyor. Yahu benim. Vallahi Burcu’ya sadece takıldığım 5 soruyu sordum. Daha doğrusu fikir tealisi diyelim. Sevgiyle kalın…